mürekkebat-ı müteşabike-i mütesâide-i kâinatın herbir makam ve herbir nispetinde herbir zerre muvazene-i cereyan-ı umumîyi muhafaza ve her nispette ayrı ayrı mesalihi intaç ettiklerinden, Saniin kast ve hikmetini izhar ve kıraet ettikleri için, Saniin delâili, zerrattan kat kat ziyadedir.
Eğer desen: Neden herkes aklıyla görmüyor?
Elcevap: Kemal-i zuhurundan... Evet, şiddet-i zuhurdan görünmemek derecesine gelenler vardır: cirm-i şems gibi.
Yani, eb’âd-ı vâsia-i âlemin sayfasında Nakkaş-ı Ezelînin yazdığı silsile-i hâdisatın satırlarına hikmet nazarıyla bak ve fikr-i hakikatle sarıl. Tâ ki mele-i âlâdan gelen selâsil-i resâil, seni âlâ-yı illiyyîn-i yakîne çıkarsın.
İşaret
Kalbinde nokta-i istimdat, nokta-i istinatla vicdan-ı beşer Sânii unutmamaktadır. Eğer çendan dimağ tâtil-i eşgal etse de, vicdan edemez. İki vazife-i mühimmeyle meşguldür. Şöyle ki:
Vicdana müracaat olunsa, kalb bedenin aktarına neşr-i hayat ettiği gibi, kalb gibi kalbdeki ukde-i hayatiye olan mârifet-i Sâni dahi, ceset gibi istidadât-ı gayr-ı mahdude-i insaniyeyle mütenasip olan âmâl ve müyul-ü müteşaibeye neşr-i hayat eder; lezzeti içine atar ve kıymet verir ve bast ve temdid eder. İşte nokta-i istimdat...
Hem de bununla beraber, kavga ve müzahametin meydanı olan dağdağa-i hayata peyderpey hücum gösteren âlemin binler musibet ve mezahimlere karşı yegâne nokta-i istinat, mârifet-i Sânidir.
Evet, herşeyi hikmet ve intizamla gören Sâni-i Hakîme itikad etmezse ve ale’l-amyâ tesadüfe havale ederse ve o