Sözler — Birinci Makam

âciz mahlûklardan ne bekleyebiliriz? Hem, koca bir âlemi bir memleket sûretinde, bir şehir tarzında, bir saray şeklinde yapan ve baştan başa hârika şeylerle dolduran ve müzeyyenâtın envâıyla tezyin eden ve ibretnümâ mu’cizelerle donatan bir Zât, elbette bizden ve buraya gelenlerden bir istediği vardır. Onu tanımalıyız. Hem, ne istediğini bilmekliğimiz lâzımdır."
Öteki adam dedi: "İnanmam, böyle bahsettiğin gibi bir Zât bulunsun ve bütün bu âlemi tek başıyla idare etsin."
Arkadaşı cevaben dedi ki: "Bunu tanımazsak, lâkayd kalsak, menfaati hiç yok; zararı olsa pek azîmdir. Eğer tanımasına çalışsak, meşakkati pek hafiftir; menfaati olursa pek azîmdir. Onun için, Ona karşı lâkayd kalmak hiç kâr-ı akıl değildir."
O serseri adam dedi: "Ben bütün rahatımı, keyfimi onu düşünmemekte görüyorum. Hem böyle aklıma sığışmayan şeylerle uğraşmayacağım. Bütün bu işler, tesadüfî ve karma karışık işlerdir; kendi kendine dönüyor. Benim neme lâzım?"
Akıllı arkadaşı ona dedi: "Senin bu temerrüdün beni de, belki çoklarını da belâya atacaktır. Bir edepsizin yüzünden, bâzan olur ki, bir memleket harab olur."
Yine o serseri dönüp, dedi ki: "Ya katiyen bana ispat et ki, bu koca memleketin tek bir Mâliki, tek bir Sânii vardır; yahut bana ilişme."
Cevaben arkadaşı dedi: "Mâdem inadın divânelik derecesine çıkmış; o inadınla bizi ve belki memleketi bir kahra giriftar edeceksin. Ben de sana on iki bürhan ile göstereceğim ki, bir saray gibi şu âlemin, bir şehir gibi şu memleketin tek bir ustası vardır. Ve o usta, her şeyi idare eden yalnız odur. Hiçbir cihette noksaniyeti yoktur. Bize görünmeyen o usta, bizi ve her şeyi görür ve sözlerini işitir. Bütün işleri mu’cize ve hârikadır. Bütün bu gördüğümüz ve dillerini bilmediğimiz şu mahlûklar onun memurlarıdır."
Birinci Bürhan
Gel, her tarafa bak, her şeye dikkat et. Bütün bu işler içinde gizli bir el işliyor. Çünkü, bak, bir dirhem
Hâşiye 1 kadar kuvveti olmayan, bir çekirdek küçüklüğünde bir şey, binler batman yükü kaldırıyor. Zerre kadar şuuru Hâşiye 2 olmayan, gayet hakîmâne işler görüyor.
Demek bunlar kendi kendilerine işlemiyorlar. Onları işlettiren gizli bir kudret sahibi vardır. Eğer kendi başına olsa, bütün baştan başa bu gördüğümüz memlekette her iş mucize, her şey mu’cizekâr bir hârika olmak lâzım gelir. Bu ise bir safsatadır.

Hâşiye 1
Ağaçları başlarında taşıyan çekirdeklere işarettir

Hâşiye 2
Kendi kendine yükselmeyen ve meyvelerin sıkletine dayanmayan üzüm çubukları gibi nâzenin nebâtâtın ağaçlara latîf eller atıp, sarmalarına ve onlara yüklenmelerine işarettir.