âyetlerinin meâlindeki çok âyâtın imâna dâir ve terakkiyât ve tedenniyât-ı insâniyeye medâr hakikatlerini Beş Nokta ile ve Beş Nükte içinde herkese taallûk eden ve herkes ona muhtaç olan on mebhas ile o sırr-ı azîmi tefsir eder. İstidâdât-ı insaniye ile vezâif-i insaniyeyi, gayet mâkul ve makbul bir sûrette beyân eder.
Bu söz, şimdiye kadar binler adamı hâb-ı gafletten kurtardığı gibi, çoklarını da imâna getimiş gayet kıymettar ve yüksek olmakla beraber, temsiller ile fehmi kolaylaşmış, herkes onun dilini anlıyor.
Yirmi Dördüncü Söz
-1- âyetinin meâlinde ve Esmâ-i Hüsnânın cilveleri hakkındaki çok âyâtın muazzam bir hakikatini "Beş Dal" nâmiyle mebâhis-i azîme ile tefsir ediyor.
Birinci ve İkinci Dalları, mühim esrân muhtasar bir hazînesidir.
Üçüncü Dal, hadîslere gelen evhâmı on iki kaide ile reddeder, evhâmın esaslarını keser.
Dördüncü Dal, kâinat sarayında istihdam olunan nebâtât ve hayvanât ve insan ve melâike tâifelerinin sırr-ı istihdamlarını ve güzel vazife-i ubûdiyet ve tesbihlerini ve haşmet-i rubûbiyet-i İlâhiyeyi câzibedar bir tarzda beyân eder.
Beşinci Dal,
âyetinin şecere-i nurâniyesinin hadsiz meyvelerinden beş meyvesini gayet parlak ve güzel bir sûrette gösteriyor. Bu Beş Meyve ve Otuz Birinci Sözün âhirindeki Beş Meyve, çok şirindirler. Tatlı ilim isteyenler onları alsın okusun.
Yirmi Beşinci Söz
-2- âyetinin hakikatini teyid eden yüzer âyâtın en mühim bir hakikati olan i’câz-ı Kur’ânîyi tefsir eder. Üç Şuâ içinde kırk vücûh-u i’câziyeyi beyân ve tefsir ediyor ki; Kur’ân kelâmullah olduğunu, gündüzdeki ziyâ güneşin vücudunu gösterdiği gibi, öylece gösterir ve ispat eder. Nısf ı evvel çendan süratli telif edilmiş, fakat istirahat-i kalb ile yazıldığı için izahlıdır. Nısf-ı âhir bâzı esbâb-ı mühimmeye binâen,
1 O Allah ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler Onundur. (Tâhâ Sûresi: 8.)
2 Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
De ki: And olsun, eğer bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi: 88.)