muhtasar ve mücmel kalmıştır. Fakat bununla beraber her tâifeye göre (ve ne fikirde bulunursa bulunsun) bu mübârek Söz, i’câz-ı Kur’ân’ı ona gösterir ve ispat eder. Bu Söz şimdiye kadar i’câz-ı Kur’ân’a karşı çok muannidleri serfürû ettirerek secdeye getirmiş.
Yirmi Altıncı Söz
-1- (ilâ âhir) meâlindeki âyâtın sırr-ı kadere âit ve "imân-ı bilkader," "Hayrihî ve şerrihî minallâhi teâlâ"nın ispatına medâr mühim bir hakikatini Dört Mebhas ile öyle bir sûrette tefsir eder ki, havâssın fikirleri yetişmediği esrâr-ı kaderiyeyi, basit avâmların zihinlerine takrîb edip anlattırıyor. Hâtimesinde, en kısa ve en selîm ve en müstakîm bir tarîkın esâsını Dört Hatve nâmiyle tezkiye-i nefsin ve tekemmül-ü ruhun medârı olan dört mühim dersi veriyor. Ve Hâtimenin hâtimesinde mesâil-i müteferrikadan altı mesele var ki, birisi Sûre-i Feth’in âhirindeki âyetin bir sırr-ı i’câziyesini açıyor.
Yirmi Yedinci Söz
-2- âyetinin meâlindeki âyâtın içtihada dâir mühim bir hakikatini tefsir eder. Ve bu zamanda haddinden tecavüz edip içtihaddan dem vuranların haddini bildirip, ihtilâf-ı mezâhibin sırrını güzel beyân eder. "Bu zamanda eski zaman gibi içtihad edebiliriz" diyenlerin ne kadar yanlış, hatâ ettiklerini ispat eder. Bu sözün Zeylinde Sahâbe-i Güzînin evliyâdan yüksek olan mertebelerini gayet parlak bir sûrette ve katî bir
1 Hiçbir şey yoktur ki, hazîneleri Bizim yanımızda olmasın. Her şeyi Biz belirli bir miktar ile indiririz. (Hicr Sûresi: 21.)
Biz her şeyi Levh-i Mahfuzda tek tek yazdık. (Yâsin Sûresi: 12.)
2 Halbuki, bu haberi yayacak yerde Peygambere ve müminlerden ihtisas ve salâhiyet sahibi kimselere mürâcaat etselerdi, elbette o kimselerden hüküm çıkarmaya ehliyetli olanlar işin doğrusunu bilirlerdi. Eğer üzerinizde Allah’ın lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, muhakkak şeytana uyup gitmişti. (Nisâ Sûresi: 83.)