-1- âyetlerinin hakikatini teyid eden âyâtın en mühim bir hakikati olan Mi’râc-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) ve o Mi’râc içinde kemâlât-ı Muhammediyeyi (a.s.m.) ve o kemâlât içinde risâlet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ve o risâlet içinde çok esrâr-ı rubûbiyeti tefsir eder ve katî delillerle ispat eder bir risâledir. Muhtelif tabakàttan olan insanlardan bu risâleyi kim görmüşse, karşısında hayran olup, akıldan uzak mesele-i Mi’râcı en zâhir ve vâcib ve lâzım bir tarzda gösterdiğini kabul ediyorlar. Husûsan o şecere-i nurâniye-i Mi’râcın âhirlerinde beş yüz meyveden "Beş Meyve"sini o kadar güzel tasvir eder ki, zerre miktar zevki, şuuru bulunan onlara meftûn olur.
Zeyl
Şakk-ı kamer mu’cizesine bu zaman feylesoflarının ettikleri itirazlarını "Beş Nokta" ile gayet katî bir sûrette reddedip, inşikàk-ı kamerin vukuuna hiçbir mâni bulunmadığını gösterir. Ve âhirinde de beş icmâ ile şakk-ı kamerin vuku’ bulduğunu gayet muhtasar bir sûrette ispat eder. Şakk-ı kamer mu’cize-i Ahmediyesini güneş gibi gösterir.
Otuz İkinci Söz
Üç Mevkıftır.
Birinci Mevkıf
-2- âyetinin meâlindeki yüzer âyâtın vahdâniyete dâir en mühim hakikatini öyle bir sûrette ispat eder ki, şirk ve küfür yolunu muhâl ve mümtenî gösterir. Kâinatın etrâfından küfür ve şirki tard eder. Zerrât adedince vahdâniyetin delilleri bulunduğunu beyân eder. Gayet latîf ve yüksek ve mantıkî bir muhâvere-i temsiliye sûretinde hadsiz geniş mesâili o temsil içinde derc edip gösterir. Ve zeylinde gayet latîf birkaç mesele var ki, hakikat oldukları halde şiirin en parlak ve geniş hayâlinden daha parlak, daha geniştir.
İkinci Mevkıf
-3-’in hakikatine dâir sırr-ı ehadiyete ve
1 Kayan yıldıza yemin olsun. (Necm Sûresi: 1.)
2 Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. De ki: O Allah birdir. • O Allah’tır, Sameddir; her şey Ona muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. (İhlâs Sûresi: 1-2.)
3 Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harab olup giderdi. (Enbiyâ Sûresi: 22.)