ekser kuşlar, Hüdhüd-ü Süleymânî gibi birer mûnis arkadaş veya mutî birer hizmetkâr sûretini giysin. Hem seni eğlendirsin, hem müstaid olduğun kemâlâta da seni şevk ile sevk etsin, öteki lehviyât gibi, insaniyetin iktizâ ettiği makamdan seni düşürtmesin.
Hem meselâ, Hazret-i İbrâhim Aleyhisselâmın bir mu’cizesi hakkında olan
-1- âyetinde üç işaret-i latîfe var.
•Birincisi: Ateş dahi, sâir esbâb-ı tabiiye gibi kendi keyfiyle, tabiatiyle, körü körüne hareket etmiyor. Belki emir tahtında bir vazife yapıyor ki, Hazret-i İbrâhim’i (Aleyhisselâm) yakmadı ve ona, "Yakma!" emrediliyor.
•İkincisi: Ateşin bir derecesi var ki, burûdetiyle ihrak eder, yani ihrak gibi bir tesir yapar. Cenâb-ı Hak,
Hâşiye
lâfzıyla, burûdete diyor ki: "Sen de hararet gibi burûdetinle ihrak etme!" Demek, o mertebedeki ateş, soğukluğuyla, yandırır gibi tesir gösteriyor; hem ateştir, hem berddir. Evet, hikmet-i tabiiyede, nâr-ı beyzâ halinde ateşin bir derecesi var ki, harareti etrafına neşretmiyor ve etrafındaki harareti kendine celb ettiği için, şu tarz burûdetle, etrafındaki su gibi mâyi şeyleri incimâd ettirip, mânen burûdetiyle ihrak eder. İşte zemherir, burûdetiyle ihrak eden bir sınıf ateştir. Öyle ise, ateşin bütün derecâtına ve umum envâına câmi’ olan Cehennem içinde, elbette "Zemherir"in bulunması zarûrîdir.
•Üçüncüsü: Cehennem ateşinin tesirini men edecek ve emân verecek imân gibi bir madde-i mâneviye, İslâmiyet gibi bir zırh olduğu misillü, dünyevî ateşinin dahi tesirini men edecek bir madde-i maddiye vardır. Çünkü, Cenâb-ı Hak, ism-i Hakîm iktizâsıyla, bu dünya dârü’l-hikmet olmak hasebiyle, esbâb perdesi altında icraat yapıyor. Öyle ise, Hazret-i İbrâhim’in cismi gibi, gömleğini de ateş yakmadı; ve ateşe karşı mukàvemet hâletini vermiştir. İbrâhim’i yakmadığı gibi, gömleğini de yakmıyor.
İşte bu işaretin remziyle, mânen şu âyet diyor ki: "Ey millet-i İbrâhim! İbrâhimvârî olunuz; tâ gömlekleriniz, en büyük düşmanınız olan ateşe hem burada, hem orada bir zırh olsun. Ruhunuza imânı giydirip, Cehennem ateşine karşı zırhınız olduğu gibi; Cenâb-ı Hakkın zeminde sizin için sakladığı ve ihzâr ettiği bâzı maddeler var, onlar sizi ateşin şerrinden muhâfaza eder. Arayınız, çıkarınız, giyiniz." İşte, beşerin mühim terakkiyâtından ve keşfiyâtındandır ki, bir maddeyi bulmuş. Ateş yakmayacak ve ateşe dayanır bir gömlek giymiş. Şu âyet ise, ona mukabil bak ne kadar ulvî, latîf ve güzel ve ebede kadar yırtılmayacak "Hanîfen Müslimen" tezgâhında dokunacak bir hulleyi gösteriyor.
Hem meselâ,
-2- "Hazret-i Âdem Aleyhisselâmın dâvâ-i hilâfet-i kübrâda mu’cize-i kübrâsı, tâlim-i Esmâdır" diyor. İşte, sâir enbiyânın
Hâşiye
Bir tefsir diyor:
demese idi, bürudetiyle ihrak edecekti.
1 Dedik: "Ey ateş, İbrahim için serin ve selâmetli ol." (Enbiyâ Sûresi: 69.)
2 Ve Adem’e bütün isimleri öğretti. (Bakara Sûresi: 31.)