Hasletlerin yerleri değişse, mahiyetleri değişir
Bir haslet; yer ayrı sîmâ bir. Kâh dev, kâh melek, kâh sâlih, kâh tâlih. Misâli şunlardır:
Zayıfın kavîye karşı izzet-i nefsi sayılan bir sıfat, ger olursa kavîde, tekebbür ve gururdur.
Kavînin bir zayıfa karşı da tevâzuu sayılan bir sıfatı, ger olursa zayıfta, tezellül ve riyâdır.
Bir ulü’l-emr, makamında olursa ciddiyeti, vakardır, mahviyeti zillettir.
Hânesinde bulunsa, mahviyeti tevâzu, ciddiyeti kibirdir.
Mütekellim-i vahde olsa eğer o zâtta, müsâmaha hamiyet, fedâkârlık bir sıfat, bir amel-i sâlihtir.
Mütekellim-i maalgayr olsa eğer o zâtta, müsâmaha hıyânet, fedâkârlık bir sıfat, bir amel-i talihtir.
Tertib-i mebâdide tevekkül, tembelliktir. Terettüb-ü netice noktasındaki tefvîz, tevekkül-ü şer'îdir.
Semere-i sa’yine, kısmetine rızâ ise, memduh bir kanaattir, meyl-i sa’ye kuvvettir.
Mevcut mala iktifâ, mergub kanaat değil, belki dûnhimmetliktir. Misâller daha çoktur.
Kur’ân mutlak zikreder sâlihât ve takvâyı. İbhâmında remz eder makamâtın tesiri. îcâzı bir tafsildir; sükûtu geniş sözdür.
"
"
bizzat, hem âkıbet muraddır
Ey arkadaş! Bir zaman bir sâil dedi: "Mâdem
haktır. Neden kâfir Müslim’e, kuvvet hakka galiptir?"
Dedim: Dört noktaya bak; bu müşkül de hallolur. Birinci nokta şudur: Her hakkın her vesîlesi hak olması lâzım değildir.
Öyle de, her bâtılın her vesîlesi bâtıl olması yine lâzım değildir. Neticesi Şu çıkar: Hak olan bir vesîle, bâtıl vesîleye galiptir.
Dolayısıyla, bir hak bir bâtıla mağlûptur. Muvakkaten, bilvâsıta olmuştur. Yoksa bizzat, hem dâimâ değildir.
Hak yücedir.(Bu ifade, Buhâri’de yer alan bir hadiste ’İslam yücedir. Ondan yüce hiçbir şey yoktur.’ (Buhâri,Cenâiz:79.)şeklinde yer alır.)