semerât-ı hârikalarına işarettir. Ve oradaki ocak ve matbah ise, burada kalbinde ateş olan arz ve sath-ı arzdır. Ve orada, temsilde gördüğün gizli defînelerin cevherleri ise, şu hakikatte esmâ-i kudsiye-i İlâhiyenin cilvelerine misâldir. Ve temsilde gördüğümüz nakışlar ve o nakışların remizleri ise, şu âlemi süslendiren muntazam masnuât ve mevzun nukuş-u kalem-i kudrettir ki, Kadîr-i Zülcelâlin esmâsına delâlet ederler.
Ve o üstad ise, seyyidimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Avânesi ise, enbiyâ aleyhimüsselâmdır ve şâkirdleri ise, evliyâ ve asfiyâdır.
O saraydaki hâkimin hizmetkârları ise, şu âlemde melâike aleyhimüsselâma işarettir.
Temsilde seyir ve ziyâfete dâvet edilen misafirler ise, şu dünya misafirhânesinde cin ve ins ve insanın hizmetkârları olan hayvanlara işarettir.
Ve o iki fırka ise, burada, birisi ehl-i imândır ki, kitâb-ı kâinatın âyâtının müfessiri olan Kur’ân-ı Hakîmin şâkirdleridir. Diğer gürûh ise, ehl-i küfür ve tuğyandır ki, nefis ve şeytana tâbi olup, yalnız hayat-ı dünyeviyeyi tanıyan hayvan gibi, belki daha aşağı sağır, dilsiz, dâllîn gürûhudur.
Birinci kafile olan süedâ ve ebrâr ise, zülcenâheyn olan Üstadı dinlediler. O Üstad hem abddir; ubûdiyet noktasında Rabbini tavsif ve tarif eder ki, Cenâb-ı Hakkın dergâhında ümmetinin elçisi hükmündedir. Hem resûldür; risâlet noktasında Rabbinin ahkâmını Kur’ân vâsıtasıyla cin ve inse tebliğ eder.
Şu bahtiyar cemaat, o Resûlü dinleyip, Kur’ân’a kulak verdiler. Kendilerini envâ-ı ibâdâtın fihristesi olan namaz ile, birçok makam-ı âliye içinde çok latîf vazifelerle telebbüs etmiş gördüler. Evet, namazın mütenevvi’ ezkâr ve harekâtıyla işaret ettiği vezâifi, makamâtı mufassalan gördüler. Şöyle ki:
Evvelen: Âsâra bakıp, gàibâne muâmele sûretinde, saltanat-ı Rubûbiyetin mehâsinine temâşâger makamında kendilerini gördüklerinden, tekbir ve tesbih vazifesini edâ edip,
-1- dediler.
Sâniyen: Esmâ-i kudsiye-i İlâhiyenin cilveleri olan bedâyiine ve parlak eserlerine dellâllık makamında görünmekle,
-2- diyerek takdîs ve tahmîd vazifesini ifâ ettiler.
Sâlisen: Rahmet-i İlâhiyenin hazînelerinde iddihar edilen nimetlerini, zâhir ve bâtın duygularla tadıp anlamak makamında, şükür ve senâ vazifesini edâya başladılar.
Râbian: Esmâ-i İlâhiyenin defînelerindeki cevherleri, mânevî cihazât mîzanlarıyla tartıp bilmek makamında, tenzih ve medih vazifesine başladılar.
1 Allah en büyüktür, en yücedir.
2 Allah’ı her türlü kusur ve noksandan tenzih eder ve Allah’a hamd ederiz.