-1- ve âyet-i
-2- ve âyet-i
-3- ve âyet-i
-4- gibi âyetlerin küllî, umumi, ulvî ifadelerine bak. Hem, başlarında
-5- veyahut
-6- bulunan sûrelerin başlarına dikkat et. Tâ, bu sırr-ı azîmin şuâını göresin. Hem,
’lerin ve
’ların,
’lerin fâtihalarına bak; Kur’ân’ın, Cenâb-ı Hakkın yanında ehemmiyetini bilesin.
Eğer şu Dördüncü Esasın kıymettar sırrını fehmettin ise, enbiyâya gelen vahyin ekseri, melek vâsıtasıyla olduğunu ve ilhamın ekseri, vâsıtasız olduğunu anlarsın. Hem, en büyük bir velî, hiçbir nebînin derecesine yetişmediğinin sırrını anlarsın. Hem, Kur’ân’ın azametini ve izzet-i kudsiyetini ve ulviyet-i i’câzının sırrını anlarsın. Hem, Mi’racın sırr-ı lüzûmunu, yani tâ semâvâta, tâ Sidretü’l-Müntehâya, tâ Kàb-ı Kavseyn’e gidip,
-7- olan Zât-ı Zülcelâl ile münâcât edip, tarfetü’l-aynda yerine gelmek sırrını anlarsın.
Evet, şakk-ı kamer, nasıl ki bir mu’cize-i risâletidir; nübüvvetini cin ve inse gösterdi. Öyle de, Mi’rac dahi bir mu’cize-i ubûdiyetidir; habîbiyetini, ervâh ve melâikeye gösterdi.
-8-
1 Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. (Ahzâb Sûresi: 72.)
2 O gün semâyı, kitap sayfalarını dürer gibi düreriz. (Enbiyâ Sûresi: 104.)
3 Onlar Allah’ın kudret ve azametini hakkıyla bilemediler. Halbuki Kıyâmet Gününde yeryüzü bütünüyle Onun tasarrufundadır; gökler de Onun kudretiyle dürülmüştür. (Zümer Sûresi: 67.)
4 Eğer Biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik, parça parça olduğunu görürdün. (Haşir Sûresi: 21.)
5 Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur.
6 Tesbih ediyor.
7 Ona şah damarından daha yakın (Kaf Sûresi: 16.)
8 Allahım, Senin rahmetine ve onun (a.s.m.) şânına yakışır şekilde, ona ve âline salât ve selâm eyle. Amin. (Duâ)