Sözler Otuz İkinci Söz

Birinci Mevkıfın Küçük Bir Zeyli
Festemi’ âyet:
-1- ilâ âhiri’l-âye.


-2-
ilâ âhiri’l-âye.
Bu âyetin bir nevi tercümesi olan
tercümesidir:
Yani, âyet-i kerîme, nazar-ı dikkati semânın zînetli ve güzel yüzüne çeviriyor. Tâ, dikkat-i nazar ile, semânın yüzünde fevkalâde sükûnet içinde bir sükûtu görüp, bir Kadîr-i Mutlakın emir ve teshîriyle o vaziyeti aldığını anlasın. Yoksa, eğer başıboş olsa idiler, birbiri içinde o dehşetli hadsiz ecrâm, o gayet büyük küreler ve gayet süratli hareketleriyle öyle bir velveleyi çıkarmak lâzım idi ki, kâinatın kulağını sağır edecekti. Hem, öyle bir zelzele-i herc ü merc içinde karışıklık olacaktı ki, kâinatı dağıtacaktı. Yirmi camus birbiri içinde hareket etse, ne kadar velveleli bir herc ü merce sebebiyet verdiği mâlûm. Halbuki, küre-i arzdan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiş defa süratli hareket edenler, yıldızlar içerisinde var olduğunu kozmoğrafya söylüyor. İşte, sükûnet içindeki sükût-u ecrâmdan,

1 Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl binâ edip süsledik. (Kaf Sûresi: 6.)

2 Bu parça, âyetin Üstad tarafından yapılmış Arapça tefsiri olup, izahı altında yapılmıştır. Özet meâli ise şöyledir: Sonra göğün yüzüne bak, nasıl sükûnet içerisinde bir sessizlik, hikmet içerisinde bir hareket, haşmet içerisinde bir parıldama, zînet içerisinde bir tebessüm göreceksin. Bunlar intizam-ı hilkat, ittizân-ı sanat ile beraber olmaktadır. Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.