olan
-1-
-2-
-3- gibi zikir ve tekrarlarındaki bir sırrı fehmet.
Eğer bir çiçekte esmâyı okuyamıyorsan ve vâzıh göremiyorsan; Cennete bak, bahara dikkat et, zeminin yüzünü temâşâ et. Rahmetin şu büyük çiçekleri olan Cennet ve bahar ve zeminde yazılan esmâyı, vâzıhan okuyabilirsin, cilvelerini ve nakışlarını anlar, görürsün.
İkinci Noktanın İkinci Mebhası
Ehl-i dalâletin vekili, tutunacak ve dalâletini ona binâ edecek hiçbir şey bulamadığı ve mülzem kaldığı zaman şöyle diyor ki: "Ben, saadet-i dünyayı ve lezzet-i hayatı ve terakkiyât-ı medeniyeti ve kemâl-i san’atı, kendimce, âhireti düşünmemekte ve Allah’ı tanımamakta ve hubb-u dünyada ve hürriyette ve kendine güvenmekte gördüğüm için, insanın ekserîsini bu yola şeytanın himmetiyle sevk ettim ve ediyorum."
Elcevap: Biz dahi Kur’ân nâmına diyoruz ki:
Ey bîçare insan! Aklını başına al, ehl-i dalâletin vekilini dinleme. Eğer onu dinlersen, hasâretin o kadar büyük olur ki, tasavvurundan ruh, akıl ve kalb ürperir.
Senin önünde iki yol var: Birisi, ehl-i dalâletin vekilinin gösterdiği şekàvetli yoldur; diğeri, Kur’ân-ı Hakîmin tarif ettiği saadetli yoldur. İşte o iki yolun pekçok muvâzenelerini, çok Sözlerde, hususan Küçük Sözlerde gördün ve anladın. Şimdi, makam münâsebetiyle, binde bir muvâzenelerini yine gör, anla. Şöyle ki:
Şirk ve dalâletin ve fısk ve sefâhetin yolu, insanı nihayet derecede sukut ettiriyor. Hadsiz elemler içinde nihayetsiz ağır bir yükü zayıf ve âciz beline yükletir. Çünkü insan, Cenâb-ı Hakkı tanımazsa ve Ona tevekkül etmezse, o vakit insan, gayet derecede âciz ve zayıf, nihayet derecede muhtaç, fakir, hadsiz musîbetlere mâruz, elemli, kederli bir fânî hayvan hükmünde olup, bütün sevdiği ve alâka peydâ ettiği bütün eşyadan mütemâdiyen firâk elemini çeke çeke, nihayette bakî kalan bütün ahbabını bir firâk-ı elîm içinde bırakıp, kabrin zulümâtına yalnız olarak gider. Hem, müddet-i hayatında gayet cüz’î bir ihtiyar ve küçük bir iktidar ve kısacık bir hayat ve az bir ömür ve sönük bir fikir ile nihayetsiz elemler ile ve emeller ile
1 O herşeyi hakkıyla bilir; O her şeye hakkıyla kàdirdir. (Rum Sûresi: 54.)
2 Çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olan da ancak Odur. (Yûnus Sûresi: 107.)
3 Onun kuvveti her şeye gàliptir ve O herşeyi hikmetle yapar. (İbrâhim Sûresi: 4.)