tabakada olan efkâr ve ukùl ve kulûb ve ervâh, o sofradan gıdâlarını buluyorlar, müştehiyâtını alıyorlar, arzuları yerine gelir. Hattâ pekçok kapıları kapalı kalıp, istikbâlde geleceklere bırakılmıştır.
Şu makama misâl istersen, bütün Kur’ân baştan nihayete kadar bu makamın misâlleridir. Evet, bütün müçtehidîn ve sıddîkîn ve hükemâ-i İslâmiye ve muhakkikîn ve ulemâ-i usûlü’l-fıkıh ve mütekellimîn ve evliyâ-i ârifîn ve aktâb-ı âşıkîn ve müdakkikîn-i ulemâ ve avâm-ı Müslimîn gibi Kur’ân’ın tilmizleri ve dersini dinleyenleri müttefikan diyorlar ki, "Dersimizi güzelce anlıyoruz." Elhâsıl, sâir makamlar gibi ifham ve tâlim makamında dahi Kur’ân’ın lemeât-ı i’câzı parlıyor.
İkinci Şuâ
Kur’ân’ın câmiiyet-i hârikulâdesidir. Şu Şuânın, Beş Lem’ası var.
Birinci Lem’a:
Lâfzındaki câmiiyettir.
Elbette, evvelki Sözlerde, hem bu Sözde zikrolunan âyetlerden şu câmiiyet âşikâre görünüyor.
Evet,
-1- olan hadîsin işaret ettiği gibi, elfâz-ı Kur’âniye öyle bir tarzda vaz’ edilmiş ki, herbir kelâmın, hattâ herbir kelimenin, hattâ herbir harfin, hattâ bâzan bir sükûnun çok vücûhu bulunuyor, herbir muhatabına ayrı ayrı bir kapıdan hissesini verir.
• Meselâ,
-2- yani "Dağları zemininize kazık ve direk yaptım" bir kelâmdır.
Bir âmînin şu kelâmdan hissesi: Zâhiren yere çakılmış kazıklar gibi görünen dağları görür, onlardaki menâfiini ve ni’metlerini düşünür, Halıkına şükreder.
Bir şâirin bu kelâmdan hissesi: Zemin bir taban; ve kubbe-i semâ, üstünde konulmuş yeşil ve elektrik lâmbalarıyla süslenmiş bir muhteşem çadır; ufkî bir daire sûretinde ve semânın etekleri başında görünen dağları o çadırın kazıkları misâlinde tahayyül eder, Sâni-i Zülcelâline hayretkârâne perestiş eder.
Haymenîşin bir edibin bu kelâmdan nasîbi: Zeminin yüzünü bir çöl ve sahrâ, dağların silsilelerini pek kesretle ve çok muhtelif bedevî çadırları gibi, güyâ tabaka-i turâbiye yüksek direkler üstünde atılmış, o direklerin sivri başları o perde-i turâbiyeyi yukarıya kaldırmış, birbirine bakar pekçok muhtelif mahlûkatın meskeni olarak tasavvur eder. O büyük, azametli mahlûkları böyle yeryüzünde çadırlar misillü kolayca kuran ve koyan Fâtır-ı Zülcelâline karşı secde-i hayret eder.
1 Birkaç hadîsin birleştirilmiş ifadesi olup, açıklaması Üstadımız tarafından, peşinden yapılmıştır.
2 Dağları birer kazık yapmadık mı? (Nebe’ Sûresi: 7.)493. Seni her türlü noksan sıfattan tenzih ederiz. Senin şânın ne yücedir.