Sözler Yirmi Beşinci Söz

İKİNCİ ŞAVK: İstikbâle âit ihbarât-ı gaybiyesidir.
Şu kısım ihbarâtın çok envaı var. Birinci kısım hususidir, bir kısım ehl-i keşif ve velâyete mahsustur. Meselâ Muhyiddin-i Arabî, -1- sûresinde pekçok ihbarât-ı gaybiyeyi bulmuştur. İmâm-ı Rabbânî, sûrelerin başındaki mukattaât-ı huruf ile çok muâmelât-ı gaybiyenin işaretlerini ve ihbarâtını görmüştür ve hâkezâ. Ulemâ-i bâtın için Kur’ân, baştan başa ihbarât-ı gaybiye nevindendir. Biz ise, umuma âit olacak bir kısmına işaret edeceğiz. Bunun da pekçok tabakàtı var; yalnız bir tabakadan bahsedeceğiz.
İşte, Kur’ân-ı Hakîm, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma der: Haşiye
-2-





1 Elif lâm mim. • Rumlar mağlûp düştüler. (Rum Sûresi: 1-2.)
Haşiye Bu gaybdan haber veren âyetler pek çok tefsirlerde izah edilmesinden ve eski harfle tâb etmek niyeti müellifine verdiği acelelik hatâsından, burada izahsız ve o kıymettar hazîneler kapalı kaldılar.

2 Sabret, şüphesiz Allah’ın vaadi haktır. (Rum Sûresi: 60; Mü’min Sûresi: 55, 77.)
İnşaallah hepiniz emniyet içinde ve saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid-i Harâma gireceksiniz. (Fetih Sûresi: 27.) Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resûlünü hidâyet ve hak din ile gönderen Odur.(Fetih Sûresi: 28.)
Fakat bu mağlûbiyetlerinden sonra, birkaç yıl içinde gàlip geleceklerdir. Hüküm Allah’ındır. (Rum Sûresi: 3-4.)
Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler: • Hanginiz cinnete uğramış? (Kalem Sûresi: 5-6.)
Yoksa onlar "O bir şâirdir; biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz" mu diyorlar? • Sen "Bekleye durun," de. "Ben de sizinle bekliyorum." (Tûr Sûresi: 30-31.) Allah seni insanlardan korur. (Mâide Sûresi: 67.)
Eğer bunu yapamazsanız-ki aslâ yapamayacaksınız. (Bakara Sûresi: 24.) Ölümü aslâ isteyemezler. (Cum’a Sûresi: 7.)
Onlara gerek içinde yaşadıkları âlemin her tarafında, gerekse kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz-tâ ki Kur’ân’ın hak olduğu onlara iyice açıklanmış olsun. (Fussılet Sûresi: 53.)
De ki: And olsun, eğer bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplanıp da hepsi birbirine yardımcı olsalar, yine de onun benzerini getiremezler. (İsrâ Sûresi: 88.)
Allah öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler; Allah yolunda cihad ederler ve dil uzatanların kınamasından da korkmazlar. (Mâide Sûresi: 54.) De ki: Hamd Allah’a mahsustur; O size delillerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. (Neml Sûresi: 93.)
De ki: O Rahmân’dır; Ona inandık ve Ona güvendik. Kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz. (Mülk Sûresi: 29.)
Sizden imân edip güzel işler yapanlara Allah vaad etmiştir ki, kendilerinden önceki müminleri nasıl kâfirlerin yerine getirdiyse, onları da şimdiki kâfirlerin yerine, yeryüzünde hâkim kılacak, onlar için râzı olduğu İslâm dinini onların kalplerinde sağlamlaştıracak ve korkularını emniyete çevirecektir. (Nur Sûresi: 55.)