Sözler Yirmi Beşinci Söz

tezkiye-i nefisten sonra ve ruhun terakkiyâtından ve aklın tekemmülünden sonra, beşerin ukùlü, "Sadakte" deyip o hakàikı kabul eder. Kur’ân’a, "Barekallah" der. Bu kısmın kısmen On Birinci Sözde izah ve ispatı geçmiştir, tekrara hâcet kalmamıştır. Ammâ ahvâl-i uhreviye ve berzahiye ise, çendan akl-ı beşer kendi başıyla yetişemiyor, göremiyor; fakat, Kur’ân’ın gösterdiği yollar ile onları görmek derecesinde ispat ediyor. Onuncu Sözde, Kur’ân’ın şu ihbarât-ı gaybiyesi ne derece doğru ve hak olduğu izah ve ispat edilmiştir; ona mürâcaat et.
İkinci Cilve: Kur’ân’ın şebâbetidir; her asırda taze nâzil oluyor gibi tazeliğini, gençliğini muhâfaza ediyor. Evet, Kur’ân, bir hutbe-i ezeliye olarak umum asırlardaki umum tabakàt-ı beşeriyeye birden hitâb ettiği için, öyle dâimî bir şebâbeti bulunmak lâzımdır. Hem de, öyle görülmüş ve görünüyor. Hattâ, efkârca muhtelif ve istidadca mütebâyin asırlardan her asra göre, güyâ o asra mahsus gibi bakar, baktırır ve ders verir.
Beşerin âsâr ve kanunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdil ediliyor. Fakat, Kur’ân’ın hükümleri ve kanunları, o kadar sabit ve râsihtir ki, asırlar geçtikçe daha ziyâde kuvvetini gösteriyor. Evet, en ziyâde kendine güvenen ve Kur’ân’ın sözlerine karşı kulağını kapayan şu asr-ı hazır ve şu asrın ehl-i kitap insanları, Kur’ân’ın hitâb-ı mürşidânesine o kadar muhtaçtır ki, güyâ o hitâb, doğrudan doğruya şu asra müteveccihtir ve -1- lâfzı, -2- mânâsını dahi tazammun eder. Bütün şiddetiyle, bütün tazeliğiyle, bütün şebâbetiyle, -3- sayhasını âlemin aktârına savuruyor.
Meselâ şahıslar, cemaatler, muârazasından âciz kaldıkları Kur’ân’a karşı, bütün nev-i beşerin ve belki cinnîlerin de netice-i efkârları olan medeniyet-i hâzıra, Kur’ân’a karşı muâraza vaziyetini almıştır. İ’câz-ı Kur’ân’a karşı sihirleriyle muâraza ediyor. Şimdi, şu müthiş yeni muârazacıya karşı, i’câz-ı Kur’ân’ı,

1 Ey ehl-i kitap! (âl-i İmrân Sûresi: 64, 65, 70, 71, 98, 99; Nisâ Sûresi: 171; Mâide Sûresi: 15, 19; v.d.)

2 Ey mektepliler!

3 De ki: Ey kitap ehli olan Hıristiyanlar ve Yahudîler! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin. (âl-i İmrân Sûresi: 64.)