Sözler Yirmi Beşinci Söz

İşte, Kur’ân der: "Cenâb-ı Hak, Semî-i Mutlaktır, herşeyi işitir, hattâ en cüz’î bir mâcera olan ve zevcinden teşekkî eden bir zevcenin sana karşı mücâdelesini Hak ismiyle işitir. Hem rahmetin en latîf cilvesine mazhar ve şefkatin en fedâkâr bir hakikatine mâden olan bir kadının haklı olarak zevcinden dâvâsını ve Cenâb-ı Hakka şekvâsını umûr-u azîme sûretinde Rahîm ismiyle ehemmiyetle işitir ve Hak ismiyle ciddiyetle bakar."
İşte, bu cüz’î maksadı küllîleştirmek için, mahlûkatın en cüz’î bir hâdisesini işiten, gören kâinatın daire-i imkânîsinden hariç bir zât, elbette herşeyi işitir, herşeyi görür bir Zât olmak lâzım gelir. Ve kâinata Rab olan, kâinat içinde mazlum küçük mahlûkların dertlerini görmek, feryadlarını işitmek gerektir. Dertlerini görmeyen, feryadlarını işitmeyen, Rab olamaz. Öyle ise, -1- cümlesiyle iki hakikat-i azîmeyi tespit eder.
Hem meselâ,
-2-
İşte Kur’ân, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mi’racının mebdei olan Mescid-i Haramdan, Mescid-i Aksâya olan seyerânını zikrettikten sonra, -3- der. -4-’deki zamir, ya Cenâb-ı Hakkadır veyahut Peygamberedir.
Peygambere göre olsa, şöyle oluyor ki: "Bu seyahat-i cüz’îde, bir seyr-i umumi, bir urûc-u küllî var ki, tâ Sidretü’l-Müntehâya, tâ Kàb-ı Kavseyne kadar, merâtib-i külliye-i esmâiyede gözüne, kulağına tezâhür eden âyât-ı Rabbâniyeyi ve acâib-i san’at-ı İlâhiyeyi işitmiş, görmüştür" der. O küçük, cüz’î seyahati, küllî ve mahşer-i acâib bir seyahatin anahtarı hükmünde gösteriyor.
Eğer zamir, Cenâb-ı Hakka râcî olsa, şöyle oluyor ki: "Bir abdini, bir seyahatte huzuruna dâvet edip bir vazife ile tavzif etmek için, Mescid-i Haramdan mecmâ-ı enbiyâ olan Mescid-i Aksâya gönderip, enbiyâlarla görüştürüp, bütün enbiyâların usûl-ü dinlerine vâris-i mutlak olduğunu gösterdikten sonra, tâ Kàb-ı Kavseyne kadar mülk ü melekûtunda gezdirdi."
İşte, çendan o zât bir abddir, bir mi’rac-ı cüz’îde seyahat eder; fakat, bu abdde bütün kâinata taallûk eden bir emânet beraberdir, hem şu kâinatın rengini değiştirecek bir nur beraberdir. Hem, saadet-i ebediyenin kapısını

1 Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla işitir, her şeyi hakkıyla görür. (Mücâdele Sûresi: 1.)

2 Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir. (İsrâ Sûresi: 1.)

3 Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir. (İsrâ Sûresi: 1.)

4 Şüphesiz O. (İsrâ Sûresi: 1.)