Sözler Yirmi Dokuzuncu Söz

İkinci Maksad
Kıyâmet ve mevt-i dünya ve hayat-ı âhiret hakkındadır.
Şu Maksadın Dört Esâsı ve bir Mukaddime-i temsîliyesi vardır.
Mukaddime
Nasıl ki, bir saray veya bir şehir hakkında biri dâvâ etse, "Şu saray veya şehir, tahrip edilip yeniden muhkem bir sûrette binâ ve tâmir edilecektir"; elbette, onun dâvâsına karşı altı suâl terettüb eder.
Birincisi: "Niçin tahrip edilecek? Sebep ve muktazî var mıdır?" Eğer, "Evet var" diye ispat etti,
İkincisi, şöyle bir suâl gelir ki: "Bunu tahrip edip, tâmir edecek usta muktedir midir? Yapabilir mi?" Eğer, "Evet, yapabilir" diye ispat etti,
Üçüncüsü, şöyle bir suâl gelir ki: "Tahribi mümkün müdür? Hem sonra, tahrip edilecek midir?"
Eğer, "Evet" diye imkân-ı tahribi, hem vukuunu ispat etse, iki suâl daha ona vârid olur ki: "Acaba şu acîb saray veya şehrin yeniden tâmiri mümkün müdür? Mümkün olsa, acaba tâmir edilecek midir?"
Eğer, "Evet" diye bunları da ispat etse, o vakit bu meselenin hiçbir cihette hiçbir köşesinde bir delik, bir menfez kalmaz ki, şek ve şüphe ve vesvese girebilsin.
İşte şu temsil gibi, dünya sarayının, şu kâinat şehrinin tahrip ve tâmiri için muktazî var; fâil ve ustası muktedir. Tahribi mümkün ve vâki’ olacak, tâmiri mümkün ve vâki’ olacaktır. İşte şu meseleler Birinci Esastan sonra ispat edilecektir.
Birinci Esas
Ruh, katiyen bâkîdir. Birinci Maksaddaki melâike ve ruhânîlerin vücudlarına delâlet eden hemen bütün deliller, şu meselemiz olan bekà-i ruha dahi delildirler. Bence mesele o kadar katîdir ki, fazla beyân abes olur. Evet, şu âlem-i berzahta,