geliyor; aynen şu dört misâl gibi, Sahabeler, İslâmiyetin şecere-i nurâniyesinin köklerinden, esaslarından oldukları; hem, binâ-i İslâmiyetin hutût-u nurâniyesinin mebdeinde, hem cemaat-i İslâmiyenin imamlarından ve adetlerinin evvellerinde, hem şems-i nübüvvet ve sirâc-ı hakikatin merkezine yakın olduklarından, az amelleri çoktur, küçük hizmetleri büyüktür. Onlara yetişmek için, hakiki sahabe olmak lâzım geliyor.
-1-
-2-
```
Suâl:
Deniliyor ki: "Sahabeler Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı gördüler, sonra imân ettiler. Biz ise görmeden imân ettik. Öyle ise imânımız daha kavîdir. Hem, kuvvet-i imânımıza delâlet eden rivâyet var?"
Elcevap:
Sahabeler, o zamanda, efkâr-ı âmme-i âlem hakàik-ı İslâmiyeye muârız ve muhâlif iken, Sahabeler yalnız sûret-i insaniyede Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı görüp, bâzan mucizesiz olarak, öyle bir imân getirmişler ki, bütün efkâr-ı âmme-i âlem onların imânlarını sarsmıyordu; şüphe değil, bâzısına vesvese de vermezdi.
Sizler iseniz, kendi imânınızı Sahabelerin imânlarıyla muvâzene ediyorsunuz. Bütün efkâr-ı âmme-i İslâmiye imânınıza kuvvet ve senet olduğu halde, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın şecere-i tûbâ-i nübüvvetinin çekirdeği olan beşeriyeti ve sûret-i cismâniyesini değil, belki umum envar-ı İslâmiye ve hakàik-ı Kur’âniye ile nurânî muhteşem şahs-ı mânevîsini, bin mu’cizât ile muhât olarak akıl gözüyle gördüğünüz halde, bir Avrupa feylesofunun sözüyle vesveseye ve şüpheye düşen imânınız nerede; bütün âlem-i küfrün ve Nasarâ ve Yehûdun ve feylesofların hücumlarına karşı sarsılmayan Sahabelerin imânları nerede? Hem, Sahabelerin kuvvet-i imânlarını gösteren ve imânlarının tereşşuhâtı olan şiddet-i takvâları ve kemâl-i salâhatları nerede; ey müddei, senin şiddet-i zaafından ferâizi tamamıyla senden göstermeyen sönük imânın nerede?
Ammâ, hadîste vârid olan ki, "âhirzamanda beni görmeyen ve imân getiren, daha ziyâde makbuldür"
meâlindeki rivâyet,
1 Allah’ım, "Sahabîlerim yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız yolunuzu bulursunuz" (Keşfü’l-Hafâ, 1:132.) ve "Nesillerin en hayırlısı benim içinde bulunduğum nesildir" (Keşfü’l-Hafâ, 1:396.) diye buyuran Efendimiz Muhammed’e, Onun âl ve Ashâbına salât ve selâm eyle.
2 Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Sûresi: 32.)
Müsned, 5:248, 257, 264; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:41, 4:89.