Sözler Yirmi Yedinci Söz

ki; ekser seyr ü sülûk-u velâyet ona göre ve seyr-i enfüsî ve seyr-i âfâkî bu sûretle cereyan ediyor.
İşte, birinci sûret sırf vehbîdir, kisbî değil; incizabdır, cezb-i Rahmânîdir ve mahbubiyettir. Yol kısadır, fakat çok metin ve çok yüksektir ve çok hâlistir ve gölgesizdir. Diğeri kisbîdir, uzundur, gölgelidir; acâib hârikaları çok ise de, kıymetçe, kurbiyetçe evvelkisine yetişemez. Meselâ, nasıl ki dünkü güne bugün yetişmek için, iki yol var: Birincisi, zamanın cereyânına tâbi olmayarak, bir kuvvet-i kudsiye ile fevka’z-zaman çıkıp, dünü bugün gibi hazır görmektir. İkincisi, bir sene kat-ı mesafe edip, dönüp dolaşıp, düne gelmektir; fakat yine dünü elde tutamıyor, onu bırakıp gidiyor. Öyle de, zâhirden hakikate geçmek, iki sûretledir. Biri, doğrudan doğruya hakikatin incizâbına kapılıp, tarîkat berzahına girmeden, hakikati ayn-ı zâhir içinde bulmaktır. İkincisi, çok merâtibden seyr ü sülûk sûretiyle geçmektir. Ehl-i velâyet, çendan fenâ-i nefse muvaffak olurlar, nefs-i emmâreyi öldürürler; yine Sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü, Sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden, nefsin mahiyetindeki cihazât-ı kesîre ile ubûdiyetin envaına ve şükür ve hamdin aksâmına daha ziyâde mazhardırlar. Fenâ-i nefisten sonra ubûdiyet-i evliyâ besâtet peydâ eder.
• Üçüncü Vecih: Fazîlet-i a’mâl ve sevâb-ı ef’âl ve fazîlet-i uhreviye cihetinde Sahabelere yetişilmez. Çünkü, nasıl bir asker bâzı şerâit dahilinde, mühim ve mahûf bir mevkîde, bir saat nöbette, bir sene ibâdet kadar bir fazîlet kazanabilir ve bir dakikada bir kurşunu yemekle, en ekall kırk günde ancak kazanılacak velâyet derecesi gibi bir makama çıkıyor; öyle de, Sahabelerin tesis-i İslâmiyette ve neşr-i ahkâm-ı Kur’âniyede hizmetleri ve İslâmiyet için bütün dünyaya ilân-ı harb etmeleri o kadar yüksektir ki, bir dakikasına başkaları bir senede yetişemez. Hattâ, denilebilir ki, bütün dakikaları, o hizmet-i kudsiyede, o şehid olan neferin dakikası gibidir, bütün saatleri müthiş bir makamda bir saat nöbet tutan fedâkâr bir neferin nöbeti gibidir ki; amel az, ücreti çok, kıymeti yüksektir.
Evet, Sahabeler mâdem İslâmiyetin tesisinde ve envâr-ı Kur’âniyenin neşrinde, saff-ı evvel teşkil ediyorlar. -1- sırrınca, bütün ümmetin hasenâtından onlara hisse çıkar. Ümmetin -2- demesiyle, Sahabelerin, bütün ümmetinin hasenâtından hissedarlıklarını gösteriyor.
Hem, nasıl ki bir ağacın kökündeki küçük bir meziyet, ağacın dallarında büyük bir sûret alır, büyük bir daldan daha büyüktür; hem, nasıl ki mebde’de küçük bir irtifâ, gittikçe bir yekûn teşkil eder; hem, nasıl ki nokta-i merkeziyeye yakın bir iğne ucu kadar bir ziyâdelik, daire-i muhîtada bâzan bir metre kadar ziyâdeye mukabil

1 Bir şeye sebep olan, o şeyi işleyen gibidir. ("Bir hayrın yolunu gösteren, onu işleyen gibidir" (Feyzü’l-Kadîr, c.3, s. 537, hadîs no: 4250) hadîsinden ilhamen söylenmiş bir kaide.)

2 Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e ve âl ve Ashâbına rahmet eyle.