kemal-i intizamla veriliyor. Haşr-i azamın yüz bin nümunelerini, belki emarelerini gösterip, o ayrı ayrı hadsiz mahlukatı beraber, birbiri içinde, sehivsiz, yanlışsız, noksansız, hiç şaşırmayarak, karışık iken hiç karıştırmayarak, unutmayarak kemal-i mizan ve nizamla dirilten ve hayat veren; ve nutfe denilen mütemasil su katrelerinden ve toprak, müteşabih tohumlarından ve az farklı habbeciklerinden ve sineklerin birbirinin aynı olan yumurtacıklarından ve kuşların aynı havadan, birbirinin aynı nutfelerinden, hem birbirinin misli veya az farklı yumurtalarından o hadsiz efradı bulunan ve birbirinden suretçe, sanatça ve maişetçe ayrı ayrı yüz binler zihayatları dirilten ve zemin ve bahar sahifesinde yüz bin başka başka kitapları beraber, birbiri içinde, hatasız, mükemmel yazan, hadsiz bir dikkat ve nihayetsiz bir hikmetle iş gören, tasurruf eden bir Zat-ı Hayy-ı Kayyum ve Muhyi bir Hallak-ı Alim olduğuna kanaat getirmeyen, elbette hem kendini, hem bütün zeminde ve zaman şeridine asılan bütün geçmiş baharlarda ve hayatlı zemin ve feza yüzlerinde bulunmuş bütün zihayatlan inkar etmeye ve en ahmak ve bedbaht bir zihayat olmaya mecburdur.
YEDİNCİ KELİME:
’dür. Bunun hüccetine gayet kısa bir işaret:
Evet görüyoruz ki, güz mevsiminde üç yüz bin nev zihayat vefat namıyla terhis edilirken, her bir nev ve ferdin sahife-i amellerinin kutucukları ve işlediklerinin fihristeleri ve gelen baharda işleyeceklerinin listeleri ve bir cihette bir nevi ruhları olan tohumlarını onların yerlerinde Hafiz-i Zülcelalin yed-i hikmetine emanet edildiğini ve incirin tohum ve çekirdekleri gibi zerrecik o küçücük tohumlan birer ruh-u baki gibi incir ağacının bütün kavanin-i hayatiyesini taşıyan ve bir kitap kadar kuvve-i hafızada, yazı misillü, ağacın tarihçe-i hayatını onda kader kalemiyle yazan, büyük bir kitap hükmüne getiren bir Hallak-ı Hakim, bir Hayy-ı Layemutu tanımayan, elbette değil ahmak bir insan ve divane bir hayvan, belki Cehennem ateşini karıştıran bir serseri şeytandan daha bedbaht ve ebedi ölüme mahkum olur.
Evet, bu kelimelerin hüccetlerine işaret eden külli, ihatalı ve hadsiz harika ve nihayetsiz harikaları, mu cizeleri ihtiva eden bu mezkur hakimane ef’al, failsiz olmaları yüz derece muhal ve batıl olduğu gibi, kör, aciz, şuursuz, sağır, camid, karma karışık, intizamsız, karışık, istilacı olan esbaba istinad etmek bin derece müm-teni, esassızdır. Yoksa, toprağın her bir zerresinde hadsiz bir kudret, bir hikmet ve bütün otların ve çiçeklerin teşkilatlarına dair pek harika ve külli bir sanatkarlık bulunmak, havanın herber zerresinde -Rehberdeki "Hüve Nüktesi"nin dediği gibi- bütün konuşmaları ve telefon ve radyoların kelimelerin bildirecek ve sair zerreler ders verecek bir kabiliyet bulunmak lazım gelir. Bu acib fikri ise hiçbir şeytan
Ölümü yaratan ve baki aleme alan Odur.