Şuâlar Eddâi

İkinci Kelime: -1- dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret:
Evet, gözümüzle görüyoruz ki, bu kâinatta binler değil, belki milyonlar alemler, küçük kâinatlar, ekseri birbiri içinde; herbirinin idaresi ve tedbirinin şeraiti ayn ayn olduğu halde, öyle bir mükemmel terbiye, tedvir, idare ediliyor ki, bütün kâinat bir sahife gibi her an nazarında ve bütün alemler birer satır gibi kalem-i kudret ve kaderiyle yazılır, tazelenir, değişir. Bir nihayetsiz rububiyet içinde nihayetsiz bir ilim ve hikmet ve ihatalı hadsiz bir rahmet ve dikkat ile bu milyonlar alemleri ve seyyal kâinatlan idare eden bir Rabbü’l-Aleminin vücub-u vücuduna ve vahdetine külli ve cüz i şehadetler, zerreler ve zerrelerden terekküb eden mevcutlar adedince hadsiz, nihayetsiz şehadetler her an ve zaman geliyorlar. Zerrat tarlasından ta Manzume-i Şemsiyeye, ta Samanyolu denilen Kehkeşan dairesine ve bir hüceyre-i bedenden ta zemin mahzenine, ta kâinat heyet-i mecmuasına kadar aynı kanun, aynı rububiyet, aynı hikmet ile beraber idare ve terbiye eden bir Rububiyeti tasdik ve hissetmeyen, bilmeyen, gönneyen bir insan, elbette hadsiz bir azaba kendini müstehak eder ve merhamete liyakatini selb eder.

Üçüncü Kelime: -2-’dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret:
Evet, kâinatta hadsiz rahmetin mevcudiyeti ve hakikati aynen güneşin ziyası gibi görünür. Ve ziyanın güneşe kati şehadeti misillü, bu geniş rahmet dahi, perde arkasında bir Rahman-ı Rahime şahadet eder. Evet rahmetin bir ehemmiyetli kısmı rızıktır ki, Rahmana Rezzak manası verilir. Rızık ise, o derece zahir birtarzda bir Rezzak-ı Rahimi gösterir ki, zerre kadar şuuru bulunan tasdike mecbur olur. Mesela, bütün zihayatın, hususan acizlerin ve bilhassa yavrulann, bütün zeminde ve fezada ihtiyar ve iktidarlarının haricinde gayet harika bir tarzda hiçten ve mütemasil çekirdeklerden ve su katrelerinden ve toprak habbeciklerinden yetiştiriyor. Hatta ağacın başındaki yuvada kanatsız, zayıf kuşçuklara annelerini emirber nefer gibi gezdirir, rızıkları getirttirir. Ve aç bir arslanı yavrusuna musahhar eder, elde ettiği bir eti yemeyip yavrusuna yedirir. Ve sair hayvanatın ve insanın yavrularına memeler musluğundan Ab-ı Kevser gibi hoş, mugaddişafı, halis, beyaz sütleri kırmızı kan ve mülevves fışkı içinden bulaşmadan, bulandırmadan imdatlarına gönderir, validelerinin şefkatlerini yardımcı verir. Ve bir nevi rızık isteyen umum ağaçlara, münasip rızıklarını onlara pek harika bir tarzda koşturduğu gibi, bir nevi maddi ve manevi rızık isteyen insanın duygularına, akıl, kalb, ruhlarına dahi pek

1 Alemlerin Rabbi. (Fatiha Suresi: 2. )

2 O Rahmandır; rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve bütün yaratıklarının her türlü rızkını merhametle yetiştirir. O Rahimdir; yaratıklarına karşı pek şefkati ve merhametlidir. (Fatiha Suresi: