Şuâlar Eddâi

geniş bir sofra-i erzak onlara ihsan ediliyor. Güya kâinat, gül çiçeğinin yaprakları ve mısır sünbülünün gömlekleri gibi birbiri içinde sarılı, yüz binler ayrı ayrı, çeşit çeşit sofralardır ki, o sofralar adedince ve onlardaki taaınlar ve nimetler miktarınca diller ile ve ayrı ayrı, külli ve cüz’i lisanlar ile bir Rahman-ı Rezzakı, bir Rahim-i Kerimi bütün bütün kör olmayana gösterir.
Eğer denilse, "Bu dünyadaki musibetler, çirkinlikler, şerler; ihatalı rahmete münafidir, bulandırıyor."
El cevap: Risale-i Kader gibi Nurun risalelerinde bu dehşetli suale tam cevap verilmiş. Onlara havale ile, kısacık bir işareti şudur:
Herbir unsurun, her bir nevin,her bir mevcudun, külli ve cüz i müteaddit vazifeleri ve o her bir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri var. Ve ekseriyet-i mutlakası, maslahat ve güzel ve hayır ve rahmettirler. Ve az bir kısmı, kabiliyetsizlere ve yanlış mübaşeret edenlere veya ceza ve terbiyeye müstehak olanlara veya çok hayırları sünbül vermeye vesile olanlara rast gelir; zahiri, cüz’i bir şer, bir çirkinlik olur, bir merhametsizlik görünür. Eğer o cüz’i şer gelmemek için rahmet tarafından o unsur, o külli mevcud o vazifesinden menedilse, o vakit bütün hayırlı, güzel sair neticeleri vücud bulmaz. Bir hayrın ademi şer ve bir güzelliğin bozulması çirkinlik olması itibariyle, o neticeler adedince şerler, çirkinlikler husul bulur. Demek, birtek şer gelmemek için yüzer şerler, merhametsizlikler irtikab edilir ki, bütün bütün hikmete, maslahata, rububiyettteki rahmete muhalif düşer. Mesela, kar, soğuk, ateş, yağmur gibi nevilerin yüzer hikmetleri, maslahatlan içinde bazı dikkatsiz ve ihtiyatsızlar, su-i ihtiyarlarıyla kendileri hakkında şer yapsa, mesela elini ateşe soksa, "Ateşin hilkatinde rahmet yoktur" dese, ateşin had ve hesaba gelmeyen hayırlı, maslahatlı, merhametli faydalan onu tekzib edip ağzına vurur.
Hem, insanın hodgam hevesatı ve süfli ve akıbeti görmeyen hissiyatı, kâinatta cereyan eden rahmaniyet ve hakimiyet ve rububiyet kanunlarına mikyas ve mehenk ve mizan olamaz. Kendi ayinesinin rengine göre görür. Merhametsiz siyah bir kalb, kâinatı ağlar, çirkin, zulüm ve zulümat suretinde görür. Fakat, iman gözüyle baksa, yetmiş güzel hulleler giymiş bir Cennet hurisi gibi, rahmetler ve hayırlar ve hikmetleden dikilmiş yetmiş binler güzel libasları birbiri üstüne giymiş, daima güler, rahmetle tebessüm eder bir insan-ı ekber ve ondaki insan nevini bir kâinat-ı suğra ve her bir insanı bir alem-i asgar müşahede eder. Bütün ruh u canıyla, der.



Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. · O Rahmandır; rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve bütün yaratıklarının her türlü rızkını merhametle yetiştirir. O Rahimdir; yaratıklarına karşı pek şefkatli ve merhametlidir. · O, hesap gününün sahibidir. (Fatiha Süresi: 2-4. )