ve bazı harflerinde mucizane nükteleri bulduğum bir zamanda, namazda Fatihayı okurken
’deki
’un bir mucizesini bana bildirmek için bir sual kalbime geldi:
Neden
, yani, "Ben ibadet ve istiane ederim" denilmedi, nun-u mütekellim-i maa1-gayr ile, yani, "Biz Sana ibadet ve istiane ederiz" demiş?
Birden o nun kapısıyla bir seyahat-i hayaliye meydanı açıldı. Namazdaki cemaatin azim sırnnı ve büyük mefaatini ve bu tek harf bir mucize olduğunu şuhud derecesinde bildim ve gördüm. Şöyle ki:
Ben, o zaman İstanbul’da Bayezid Camiinde namaz kılarken,
-1- dedim. Baktım, o camideki cemaat, benim gibi diyerek bu davama ve
-2-’daki duama tamamen iştirak edip tasdik ettikleri zamanda, bir perde daha açıldı. Gördüm ki, İstanbul’un bütün mescidleri, büyük bir Bayezid hükmüne geçtiler. Aynen benim gibi
deyip benim davalanma ve dualarıma imza basıyorlar, "Amin" diyorlar. Ve bana bir nevi şefaatçi suretini almalan içinde, hayalime bir perde daha açıldı. Gördüm ki, alem-i İslam, büyük bir mescid suretini aldı. Mekke, Kabe mihrab hükmüne geçti. Bütün namaz kılan Müslümanların safları, dairevi bir tarzda o kudsi mihraba teveccüh ederek, benim gibi
deyip, herbiri umum namına hem dua, hem tasdik eder, hem onları kendine şefaatçi yapar. Hem, "Bu kadar azim bir cemaatin yolu, davası yanlış olamaz ve duası reddedilmez; şeytani vesveseleri tard eder" diye düşünürken ve namazda cemaatin büyük menfaatlerini bilmüşahede tasdik ederken, bir perde daha açıldı. Gördüm ki, kâinat bir cami-i ekber ve bütün mahlukat taifeleri bir salat-ı kübrada cemaat ile herbiri kendine mahsus bir ibadetle ve hal dili ile bir nevi namaz kılıyorlar gibi Mabud-u Zülcelalin muhit rububiyetine karşı çok geniş bir ubudiyetle mukabele için tedbiri umumun şehadetlerini ve tevhidlerini tasdik eder ki, aynı neticeyi ispat tarzında vaziyet alıyorlar diye müşahede ederken, birden bir perde daha açıldı.
1 Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz. (Fatiha Süresi: 5. )
2 Bizi [doğru yola] ilet. (Fatiha Suresi: 6.)