Dokuzuncu Kelime:
-1- dir. Buna kısacık bir işaret:
Madem
-2- ’deki
üç cemaat-i azimeyi, bilhassa alem-i İslam camiindeki muvahhidin cemaatini, hususan o vakit namazda bulunan milyonlar cemaatini bize gösterip, bizi içlerinde bulunduruyor ve dualarına ve söylediğimizi aynen söymeleriyle tasdiklerine bir nevi şefaatlerine hissedar olmamıza yol açıyor; biz dahi, bu
kelimesiyle, o cemaat-i muvahhidin ve musallinin dualarına yardım ve davalarına tasdik ve şefaatlerinin ve istianelerinin makbuliyetine o
ile bir rica etmemizle, bizim cüz’i ubudiyet ve dua ve davamızı külli, geniş bir ubudiyete çevirip, külli umumi rububiyete mukabele ettirir. Demek uhuvvet-i imaniye ve vahdet-i İslamiye sırrıyla, hem namaz vaktinde alem-i İslam mescidinde milyonlarla efradı bulunan bir cemaatin rabıta-i vahdet itibarıyla ve manevi radyolar vasıtasıyla Fatihadaki
külliyet kesb eder, milyonlar
hükmüne geçebilir.
-3-
1 Duamızı kabul buyur.
2 İbadet ederiz. . . Yardım dileriz.
3 Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. (Fatiha Suresi:)
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32. )