Şuâlar Eddâi

Sekizinci Kelime: -1-’dir. Bundaki hüccete kısa bir işarettir:
Evet, tarih-i beşer ve kütüb-ü mukaddese, tevatürlere ve külli ve kati hadisat ve malumat ve müşahedat-ı beşeriyeye istinaden bilittifak, sarih ve kati bir surette haber veriyorlar ki, sırat-ı müstakim ehli olan peygamberlere (aleyhimüsselam) binler vakıatta istimdatlarına harika bir tarzda gaybi imdat gelmesi ve onların istedikleri aynen verilmesi ve düşmanları olan münkirlere yüzer hadisatta aynı zamanda gazap gelmesi ve semavi musibet başlarına inmesi, kati, şeksiz gösterir ki, bu kâinatın ve içindeki nev-i beşerin Hakim ve Adil ve Muhsin ve Kerim ve Aziz ve Sahhar bir Mutasarıfı, bir Rabbi var ki, Nuh ve İbrahim, Musa ve Hud ve Salih gibi (aleyhimüsselam) çok nebilere pek harika bir surette tarihi ve geniş hadiselerle muzafferiyet ve necatları vermiş ve Semud ve Ad ve Firavun kavimleri gibi çok zalimlere ve münkirlere dahi, peygamberlere isyanlanna mukabil, dünyada dahi bir ceza olarak başlarına dehşetli semavi musibetler indirmiş.
Evet, Adem (a.s.) zamanından beri, beşeriyette, iki cereyan-ı azim birbiriyle çarpışarak gelmiş. Biri, istikamet yolunu takip ile nimet ve saadet-i dareyne mazhar olan ehl-i nübüvvet ve salahat ve iman; kâinatın hakiki güzelliğine ve intizam ve kemaline mutabık olarak istikamette hareket ettiklerinden, hem kâinat sahibinin lütuflarına, hem iki cihanın saadetine mazhar olup, beşeri melekler derecelerine, belki fevkıne terakki ettirmeye vesile olarak dünyada iman hakikatleriyle manevi bir cennet, ahirette bir saadet kazanıp ve kazandırmışlar.
İkinci cereyan, istikameti bırakıp, ifrat ve tefritle aklı bir vesile-i azap ve elemler toplayıcı bir alete çevirmesinden, insaniyeti en bedbaht bir hayvaniyetten aşağı düşürüp, dünyada zulümlerine mukabil gazab-ı İlahi ve musibet tokatlarını yemekle beraber, dalaleti cihetinden, akıl alakadarlığıyla kâinatı bir hüzüngah ve matemhane-i umumiye ve. zevalde yuvarlanan zihayatlar için bir mezbaha, selhhane ve gayet çirkin ve karışık görüp ruhu, vicdanı dünyada bir manevi cehennemde olup, ahirette daimi bir azap çekmeye kendini müstehak eder.
İşte Fatiha-i Şerifenin ahirinde -2- ayeti, bu iki cereyan-ı azimi ders veriyor. Ve Risale-i Nurdaki bütün muvazenelerin menbaı ve esası ve üstadı bu ayettir. Madem yüzer muvazenelerle Nurlar, bu ayeti tefsir etmişler; biz dahi izahını ona havale ederek, bu kısa işaretle iktifa ederiz.




1 Gazabına uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil. (Fatiha Süresi: 7.)

2 Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğu peygamberlerinin ve onlara tabi olan salih kullarının yoluna ilet-gazaba uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil. (Fatiha Suresi: 7. )