müfettiş olmak; ve kelimeler vazifesinde kalbe ve ruha ve dimağa tam bir tercüman ve santral olmak, elbette gayet parlak ve kati bir surette ihatalı ilme delalet ve şahadet eder. Birtek dil, hikmetleri ve meyveleriyle böyle delalet etse, hadsiz lisanlar ve hadsiz zihayatlar, nihayetsiz masnuat, güneş zuhurunda ve gündüz katiyetinde, nihayetsiz bir ilme delalet ve şahadet ve Allamü’l-Guyubun daire-i ilminden ve hikmetinden ve meşietinden hariç hiçbir şey yoktur diye ilan ederler.
DÖRDÜNCÜ DELİL:
’dir.
Yani, bütün zihayat, zişuur aleminde, her neve ve her ferde, hususi ve ona münasip ve umuma şamil inayetler, şefkatler, himayetler, bedahet derecesinde ihatalı bir ilme delalet ve o inayetlere mazhar olanları ve ihtiyaçlarını bilen bir Alim-i İnayetkarın vücub-u vücuduna hadsiz şehadetler eder, demektir.
İHTAR:
Risale-i Nurun hülâsatü’1-hülasasının zübdesi olan Arabi fıkradaki kelimelerin izahı ise, Kur’andan tereşşuh eden Risale-i Nurun ayat-ı Kur’aniyenin lemeatından aldığı hakikatlere, hususan ilim ve iradeye ve kudrete dair delillere ve hüccetlere işarettir ki, bu Arabi kelimelerin işaret ettikleri o ilmi deliller, ehemmiyetle tefsir ediliyor. Demek, herbiri çok ayatın birer işaret ve birer nüktesini beyan etmektedir. Yoksa, o Arabi kelimelerin tefsiri ve beyanı ve tercümesi değildir. Sadede dönüyoruz.
Evet, gözümüzle görüyonzz ki, bizleri ve bütün ziruhları bilir ve bilerek şefkatle himaye eder ve ihtiyacını ve her derdini bilir ve bilerek inayetiyle imdadına yetişir bir Alim-i Rahim var. Hadsiz misallerinden birisi:
İnsanın rızık ve ilaç ve muhtaç olduğu madenler cihetinde gelen hususi ve umumi inayetler, pek zahir bir surette, bir ilm-i muhiti gösterir ve bir Rahman-ı Rahime rızık, ilaç, madenlerin adedince şehadetler ederler. Evet, insanın, hususan acizlerin ve yavruların iaşeleri ve billıassa mide matbahından cesedin rızık isteyen azalarına, hatta hüceyrelerine herbirine münasip rızkını yetiştirmeleri ve dağlar bir eczahane ve insana lazım bütün madenlerin bir anbarı olmalan gibi hakimane işler, gayet ihatalı bir ilim ile olabilir. Serseri tesadüf, kör kuvvet, sağır tabiat, camid, şuursuz esbab, basit, istilacı unsurlar, hiçbir cihette bu alimane, basirane, hakimane, merhametkarane, inayetperverane olan iaşe ve idare ve himayet ve tedbirlere karışamazlar. Yalnız, o zahiri esbab, Alim-i Mutlakın emriyle, izniyle, ilim ve hikmeti dairesinde bir perde-i izzet-i kudret-i İlahiye olarak istimal ve istihdam edilmeleri var.
BEŞİNCİ ve ALTINCI DELİL:
’dir.
Yani, herşeyin, hususan nebatat ve eşcar ve hayvanat ve insanların şekilleri ve miktarları, ilm-i ezelinin iki nevi olan kaza ve kaderin düsturlarıyla sanatkarane