Şuâlar Eddâi

biçilmiş ve herbirinin kametine göre tam münasip dikilmiş, mükemmel giydirilmiş, gayet muntazam birer hikmetli şekil verilmiş. Onlar, herbiri ve beraber, bir nihayetsiz ilme delalet ve bir Sani-i Alime adetlerince şahadet ederler demektir.
Evet, mesela, numune olarak hadsiz misallerinden yalnız tek bir ağaç ve bir ferd-i insana bakıyoruz, görüyoruz ki: Bu meyveli ağaç, o çok cihazatlı insan, hiçbir ressam tam taklidini yapamayacak derecede zahiri ve batını, dış ve içi öyle bir gaybi pergarla ve ince bir ilmin kalemiyle hudutları çizilmiş ve tam intizamla her azasına münasip suret verilmiş ki, meyve ve neticlerine ve vazife-i fıtratlarına yetişsin. Bu ise nihayetsiz bir ilimle olabilmesi cihetiyle, herşeyin herşeyle münasebetini bilip ve nazara alan ve bu ağaç ve bu insanın bütün emsallerini ve nevilerini ilm-i ezelisinin kaza ve kader pergar ve kalemiyle dış ve iç miktarlarını ve suretlerini hakimane yapılmasını bilerek işleyen bir Sani-i Musavvir, bir Alim-i Mukaddirin hadsiz ilmine ve vücub-u vücuduna nebatat ve hayvanat adedince şahadet ederler demektir.

YEDİNCİ, SEKİZİNCİ DELİL: ’dir.
Yani, ehemmiyetli bir hikmet için, zahir nazarda müphem ve gayr-i muayyen tevehhüm edilen eceller ve rızıklar, ipham perdesi altında kaza ve kader-i ezelinin defterinde mukadderat-ı hayatiye sahifesinde her zihayatcn eceli mukadder ve muayyendir, tekaddüm, teahhur etmez. Ve her ziruhun rızkı tayin ve tahsis edilip kaza ve kader levhasında yazıldığına hadsiz deliller var. Mesela, koca bir ağacın ölmesi, onun bir nevi ruhu olan çekirdeğini onun yerinde vazife görmek için bırakması, bir Alim-i Hafizin hikmetli kanunuyla olması ve yavrunun rızkı olan süt, memelerden gelmesi ve kan ve fışkı içinden çıkıp hiç bulaşmadan safı, temiz olarak ağzına akması, tesadüf ihtimalini kati bir surette red ve bir Rezzak-ı Alim-i Rahimin şefkatli düsturuyla olduğunu gayet kati gösteriyor. Bu iki cüz’i misale bütün zihayat, ziruh kıyas edilsin.
Demek, hakikatte hem ecel muayyen ve mukadderdir, hem rızk herkese göre bir taayyün içinde mukadderat defterinde kayıt edilmiştir. Fakat, gayet mühim bir hikmet ipin hem ecel, hem rızık perde-i gaybda ve müphem ve gayr-i muayyen ve zahiren tesadüfe bağlı gibi görünüyor.
Eğer ecel güneşin gurubu gibi muayyen olsa idi, yarı ömür gaflet-i mutlakada ve ahirete çalışmamakla zayi olup, yarı ömürden sonra hergün ölüm darağacı tarafına bir ayak atmak gibi dehşetli bir korku alıp eceldeki musibet yüz derece ziyadeleşmesi sırrıyla, başa gelen musibetler ve hatta dünyanın eceli olan Kıyamet perde-i gaybda merhameten bırakılmış.
Rızık ise, hayattan sonra nimetlerin en büyük bir hazinesi ve şükür ve hamdin en zengin bir menbaı ve ubudiyet ve dua ve ricaların en cemiyetli bir madeni