Sünuhat Mukaddeme

diye dehşetli hadisata karşı o ümit ile dayanıp mukàbele ederdim. Ben de herkes gibi o ışığı siyaset âleminde ve hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyede ve çok geniş bir dairede tasavvur ederdim. Halbuki hâdisat-ı âlem beni o gaybî ihbarda ve beşarette bir derece tekzip edip ümidimi kırardı.
"Birden bir ihtar-ı gaybî ile katî kanaat verecek bir surette kalbime geldi. Denildi ki: Ciddî bir alâka ile senin eskiden beri tekrar ettiğin "Bir ışık var, bir nur göreceğiz" diye müjdelerin te’vili ve tefsiri ve tâbirí, sizin hakkınızda belki îman cihetiyle, âlem-í İslâm hakkında dahi en ehemmiyetlisi Risale-i Nur’dur. Bu ışıktır seni şiddetle alâkadar etmişti. Ve bu nurdur ki, eskide de tahayyül ve tahminin ile geniş dairede belki siyaset âleminde gelecek mes’udâne ve dindarane haletlerin ve vaziyetlerin mukaddemesi ve müjdecisi iken, bu muaccel ışığı o müeccel saadet tasavvur ederek eski zamanda siyaset kapısıyla onu arıyordun."
Bir mektubunda da aynı bahse temasla beyanda bulunuyor:
"Bu Osmanlı ülkesinde büyük bir parlak Nur çıkacak. Hattâ hürriyetten evvel pek çok