O ZAMANKİ HAYATINA KISA BİR BAKIŞ
Evvela :
Hükema-i İşrakiyyunun mesleklerine sülûk ederek, zühd ve riyazete başladı. Hükema-i İşrakıyyun, tedric kànunu mûcibince vücudlarını riyazete alıştırmışlardı; o ise, tedrice riayet etmeyerek, birden bire riyazete daldı. Gün geçtikçe vücudu tahammül etmeyerek zaif düşmeye başladı. Üç günde bir parça ekmekle idare ediyordu. Ulema-i İşrakiyyunun "riyazetin küşayiş-i fikre hizmet ettiği" nazariyesi üzerine, onlar gibi yapacağım diye çalışıyordu.
Saniyen : İmam-ı Gazalî Hazretlerinin İhyaü’l-Ulûm’unda tasavvuf nokta-i nazarında
1 kàidesine ittibaen, ekmeği bile bir zaman terk edip, ot ile idareye koyuldu.
Salisen :
Nadir konuşuyordu. Kürtlerin edib dahîlerinden Molla Ahmed Hani Hazretlerinin gündüzleyin bile havf ile girilen kubbe-i saadetine kapanır, bazan geceleyin de orada kalırdı. Bundan dolayı ahali Bediüzzaman’a, "Ahmed Hani Hazretlerinin feyzine mazhar olmuştur" diyordu. Bu hali, müşarünileyhin kerametine hamlederlerdi.
O vakitlerde kendisi on üç, on dört yaşlarında idi. Sonra, ulemadan mümtaz sîmalarla mülakat etmeye karar verdi. Ve Bağdat’a ziyaret kastıyla, hocasından izin istedi. Derviş kıyafetine girdi. Yollan takip etmeden, dağlarda, ormanlarda gece dolaşarak, Bağdat’a gitmek niyetinde iken, Bitlis’e geldi.
Bitlis’te Şeyh Mehmed Emin Efendi Hazretlerinin yanına giderek, iki gün kadar dersinde bulundu. Şeyh Mehmed Emin Efendi, kendisine kisve-i ilmiyeye girmesini teklif etti.
Molla Said cevaben, "Ben henüz sinn-i bülûğa vasıl olmadığımdan muhterem bir müderris kıyafetini kendime yakıştıramıyorum. Ve ben bir çocuk iken, nasıl hoca olabilirim?" diyerek teklifini kabul etmemiştir.
Bundan sonra, Şirvan’daki biraderinin yanına gitti. Orada büyük kardeşiyle ilk görüşmede aralarında şöylece kısa bir muhavere cereyan etti.
Molla Abdullah:
"Sizden sonra ben Şerh-i Şemsî kitabını bitirdim, siz ne okuyorsunuz?"
Şüpheli olanı bırak, şüpheli olmayana bak. (Hadîs: Buharî, Büyu’: 3; Tirmizi, Kıyame: 60.)