Tarihçe-i Hayat Birinci Kısım: İlk Hayatı

anlayınca, sıra ile okunması icap eden yedi ders kitabını terk ederek, sekizinci kitaptan okuduğunu söyledi.
Birkaç gün sonra Vastan Kasabasına gitti ise de, orada tebdil-i hava için ancak bir ay kadar kaldı. Bilahare Molla Mehmed isminde bir zatın refakatinde Erzurum vilayetine tabî Bayezid’e hareket etti. Hakîki tahsiline işte bu tarihte başlar. Bu zamana kadar hep "sarf’ ve "nahiv" mebadileriyle meşgul olmuştu ve "izhar"a kadar okumuştu. Bayezid’de Şeyh Mehmed Celalî Hazretlerinin nezdinde yaptığı bu hakîki ve ciddî tahsili üç ay kadar devam etmiştir. Fakat pek gariptir. Zîra Şarkî Anadolu usûl-ü tedrisiyle, Molla Cami’den, nihayete kadar ikmal-i nüsah etti. Buna da, her kitaptan bir veya iki ders, nihayet on ders tederrüs etmekle muvaffak oldu ve mütebakisini terk eyledi. Hocası Şeyh Mehmed Celalî Hazretleri ne için böyle yaptığını sual edince, Molla Said cevaben, "Bu kadar kitabı okuyup anlamaya muktedir değilim. Ancak, bu kitaplar bir mücevherat kutusudur; anahtarı sizdedir. Yalnız sizden şu kutuların içinde ne bulunduğunu göstermenizin istirhamındayım. Yani, bu kitapların neden bahsettiklerini anlayayım da, bilahare tab’ıma muvafık olanlara çalışırım," demiştir.
Maksadı ise, esasen kendisinde fıtraten mevcud bulunan îcad ve teceddüd fikrini medrese usûllerinde göstermek ve bir teceddüd vücuda getirmek
HAŞİYE ve bir sürü haşiye ve şerhlerle vakit zayi etmemekti. Bu sûretle, ale’l-usûl yirmi sene tahsili lazım gelen ulûm ve fünûnun zübde ve hülâsasını üç ayda tahsil ve ikmal etmiştir.
Bunun üzerine, hocalarının hangi ilim tab’ına muvafık olduğu sualine cevaben, "Bu ilimleri birbirinden tefrik edemiyorum; ya hepsini biliyorum veyahut hiçbirisini bilmiyorum" der.
Herhangi bir kitabı eline alırsa, anlardı. Yirmi dört saat zarfında Cem’ü’l-Cevami, Şerhü’l-Mevakıf, İbnü’l-Hacer gibi kitapların iki yüz sahifesini, kendi kendine anlamak şartıyla mütalaa ederdi. O derece ilme dalmıştı ki, hayat-ı zahiri ile hiç alakadar görünmezdi. Hangi ilimden olursa olsun, sorulan suale tereddütsüz derhal cevap verirdi.

HAŞİYE
Yirmi üç senede telifi tamamlanan ve yüz otuz kitaptan müteşekkil Risale-i Nur adlı eserleriyle, ilm-i kelam sahasında bir teceddüd yaptığı görülmüştür.
Evet, kendisi, on beş sene tahsili lazım gelen ilmi üç ayda elde etmesi, gaybî bir işarettir ki: "Bir zaman gelecek, on beş sene değil, bir sene bile ilm-i îman dersini alacak medreseler ele geçmeyecek. İşte o zamanda müştaklara on beş senelik dersi on beş haftada ellere verebilecek Kur’anî bir tefsir çıkacak ve Said onun hizmetinde bulunacak."
Evet tam zuhur etti ve aynen görüldü. Risale-i Nur, otuz senelik müthiş bir zamanda gizli dinsiz ve ifsad komitelerinin hücumlarına rağmen îman hakîkatleri derslerini yüz binler nüshalarıyla her tarafta neşrettiler ve binler kalemlerin gayretleriyle matbaalara ihtiyaç bırakmadan Kur’an’ın bu yeni dersleri yayıldı, milyonlarca insanın îmanlarının takviyesine vesîle oldu. Anadolu’daki Risale-i Nur’un faaliyeti, îman hizmeli ve makul yüksek dersleri, herkesin nazar-ı dikkatini celb etti. Mahkemeler ve tetkikler yoluyla, Cenab-ı Hak, Nurları ehl-i siyaset ve hükûmete de okutturdu ve mektepliler arasında yayıldı, genç İslam ve îman fedakarları çoğaldı. Ve bunun büyük bir neticesi olarak, küfr-ü mutlakın ve dalaletin hücumu önlendi, geri çekildi. Yer yer bütün vatanda din lehinde cereyanlar başladı. İzn-i İlahî ile, alem-i İslam ve insaniyete doğmaya başlayan İslamî saadetin fecr-i sadıkını gösterdi. Elhamdülillahi Rabbi’l-Alemîn...