Tarihçe-i Hayat Birinci Kısım: İlk Hayatı

Mardin uleması muarazaya kalkışırlarsa da, muvaffak olamazlar. Evlatları yaşında olan genç Said’de harika bir şekildeki ilmî kudreti görünce, kendilerine üstad kabul ederler.
Bu esnada, Mardin’e gelen iki talebeye tesadüf etti. Bunlardan birisi, Cemaleddin-i Efgànî’ye mensup olup, diğeri tarîkat-i Sünûsiyeden idi. Bunlar vasıtasıyla hem Cemaleddin-i Efgànî’nin mesleğine, hem de tarîk-ı Sünûsîye aşinalık peyda etti.
Molla Said çok genç yaşta iken siyasî hayata atılır, vatan ve millete hizmete başlar. İlk hayat-ı siyasiyesi Mardin’de başlamıştır. Bunun üzerine bir mutasarrıfın pençe-i kahrıyla, elleri bağlı, muhafız nezaretinde Bitlis’e nefyedildi. Jandarmalarla yolda giderken namaz vakti gelir. Namaz kılmak için, kayıtların açılmasını jandarmalara ihtar eder. Jandarmalar kabul etmeyince, demir kayıtları bir mendil gibi açarak önlerine atar. Jandarmalar bu hali keramet addedip, hayretler içinde kalırlar. Teslimiyetle, rica ve istirham ile, "Biz şimdiye kadar muhafızınız idik, bundan sonra hizmetçiniziz" derler.
HAŞİYE
Bitlis’te iken birgün kendilerine vali ile bir kısım memurların içki içtikleri ihbar olununca, hiddetlenerek, "Bitlis gibi dindar bir memlekette hükûmeti temsil eden bir zatın irtikab ettiği bu muameleyi kabul edemem" diyerek, içki meclisine gider. Evvela içki hakkında bir hadîs-i şerif okuduktan sonra, pek acı sözler söyler. Valinin vurdurmak için işaret etmesi ihtimaline binaen de, bir elini rovelverinin bulunduğu yerde tutar. Fakat, vali fevkalade mütehammil ve hamiyetli bir zat olduğundan, katiyen ses çıkarmaz.
Oradan ayrılınca, valinin yaveri, genç Said’e, "Ne yaptınız? Söyledikleriniz îdamınızı mûcibdir," der.
Genç Said, "Îdam hayalime gelmedi, hapis ve nefiy zannederdim. Her ne ise, bir münkeri defetmek için ölürsem ne zararı var?" cevabında bulunur.
Oradan avdetinden bir iki saat sonra, iki polis vasıtasıyla vali kendisini istetir. Valinin odasına girerken, vali, hürmet ve tazimle genç Said’i karşılayarak elini öpmek ister. İltifatla yer göstererek, "Herkesin bir üstadı vardır; sen de benim üstadımsın" der.


Genç Said, fıtraten, bir kànun altında yaşamayı ve harekatının tahdit olunmasını sevmez; her halinde, her haraketinde gàyet serbest olmasını arzu eder ve daima
"Ben, hürriyet ve serbestiyetimi hiçbir keyfì kànunla tahdit ettirmem" derdi. Bunun

HAŞİYE
Birgün Bediüzzaman’a soruldu:"Kaydı nasıl açtın?" Dedi:
"Ben de bilmem. Fakat, olsa olsa namazın kerametidir."