Buna karşı Bediüzzamanın verdiği cevap şu oldu:
Yani, "Avrupa, bir İslam devletine hamiledir, günün birinde onu doğuracak; Osmanlılar da Avrupa ile hamiledir, o da onu doğuracak. "
Bu cevaba karşı Şeyh Bahîd Hazretleri, "Bu gençle münazara edilmez; ben de aynı kanaatteyim. Fakat, bu kadar vecîz ve beliğane bir tarzda ifade etmek, ancak Bediüzzaman’a hastır"
Haşiye
demiştir.
Bediüzzaman’ın İstanbul’da hayatı, bir derece siyasîdir. "Siyaset yoluyla İslamiyete hizmet edilecek" diye kanaat besliyordu. Siyasî hayata karışması, İslamiyete hizmet aşkının bir neticesi idi. Daima hürriyet taraftarı idi. Gördüğü haksızlıklardan dolayı Jön-Türklere daima muhalefette bulunarak, "Siz dîni incittiniz, gayretullaha dokundunuz, Şeriatı tezyif ettiniz; neticesi vahim olacaktır" diye izhar-ı muhalefetten çekinmiyordu.
Hürriyetten sonra mücahid arkadaşlarıyla beraber İttihad-ı Muhammedî (a.s.m.) Cemiyetini kurmuşlar; cemiyet pek kısa bir zamanda inkişafa başlamış, hatta Bediüzzaman’ın bir makalesiyle Adapazarı ve İzmit havalisinde elli bin kişi cemiyete dahil olmuştu.
Hürriyeti sû-i tefsir etmemek ve meşrûtiyeti "meşrutiyet-i meşrûa" olarak kabul etmek lazım geldiğini ileri sürerek, bu hususta dînî gazetelerde makaleler neşrediyor ve hitabelerde bulunuyordu. Bu makale ve hitabeleri, emsalsiz denecek kadar beliğ ve muknî idi. Ehl-i ilim ve ehl-i siyaset, Said Nursî’nin bu yazılarından ve derslerinden çok istifade etmişlerdir. O zamandaki intibah-ı millîyi, Anadolu ve Asya’nın saadet-i dünyeviyesinin fecr-i sadıkı olarak müjde veriyor; fakat, elden kaçmaması için evamir-i şer’iyeyi çabuk imtisal etmenin zarûrî olduğunu ileri sürüyordu. "Eğer meşrutiyeti hürriyet-i şer’iye ile kabul etmezsek ve öyle tatbik edilmezse, elimizden kaçacak, müstebit bir idareye yerini terk edecek" diye ihtar ediyordu.
O nutuk ve makalelerden nümûne olarak cüz’î bir kısmını buraya derc ediyoruz.
Haşiye
Nitekim Bediüzzaman’ın dediği gibi, ihbaratın iki kutbu da tahakkuk etmiş; bir iki sene sonra Meşrutiyet Devrinde şeair-i İslamiyeye muhalif çok adat-ı ecnebiyeyi ahzetmek ve gittikçe Türkiye’de yerleştirmek; ve şimdi Avrupa’da Kur’an’a ve İslamiyete karşı gösterilen hüsn-ü alaka ve bilhassa bahtiyar Alman milletinde fevc fevc İslamiyeti kabul etmek gibi hadiseler, o ihbarı tamamıyla tasdik etmişlerdir.