düşüyor. Zîra, insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-ü mehasinle tadil olunan müteferrik kusurları cerbeze ile cem’ edip, bir zaman-ı vahidde, bir şahs-ı vahidden sudûrunu tevehhüm ederek, şedid cezaya müstehak görür. Halbuki, bu tarz, bir zulm-ü şediddir.
Şimdi gelelim on bir buçuk cinayetlerimin tadadına.
HAŞİYE
Birinci Cinayet:
Geçen sene bidayet-i hürriyette elli-altmış telgraf umum şark aşîretlerine sadaret vasıtasıyla çektim. Meali şu idi:
"Meşrûtiyet ve kanun-u esasî işittiğiniz mesele ise; hakîki adalet ve meşveret-i şer’iyeden ibarettir. Hüsn-ü telakkî ediniz, muhafazasına çalışınız. Zîra, dünyevî saadetimiz meşrûtiyettedir. Ve istibdattan herkesten ziyade biz zarardîdeyiz. "
Her yerden bu telgrafların cevabı müsbet ve güzel olarak geldi. Demek vilayat-ı şarkiyeyi tenbih ettim, gafil bırakmadım; ta yeni bir istibdat onların gafletinden istifade etmesin. Neme lazım demediğimden cinayet işledim ki, bu mahkemeye girdim.
İkinci Cinayet:
Ayasofya’da, Bayezid’de, Fatih’te, Süleymaniye’de umum ulema ve talebeye hitaben müteaddit nutuklar ile Şeriatın ve müsemma-i meşrûtiyetin münasebet-i hakîkiyesini izah ve teşrih ettim ve mütehakkimane istibdadın Şeriatla bir münasebeti olmadığını beyAn ettim. Şöyle ki:
* hadîsinin sırrıyla, Şeriat aleme gelmiş; ta isbibdadı ve zalimane tahakkümü mahvetsin.
Herhangi bir nutuk îrad ettim ise, herbir kelimesine kimsenin bir itirazı varsa, bürhan ile ispata hazırım. Ve dedim ki: Asıl şeriatın meslek-i hakikisi, hakîkat-i meşrûtiyet-i meşrûadır. Demek, meşrutiyeti, delail-i Şer’iye ile kabul ettim, başka medeniyetçiler gibi taklidî ve hilaf-ı Şeriat telakkî etmedim ve Şeriatı rüşvet vermedim. Ve ulema ve Şeriatı Avrupa’nın zünûn-u fasidesinden iktidanma göre kurtarmaya çalıştığımdan, cinayet ettim ki, bu tarz muamelenizi gördüm.
Üçüncü Cinayet:
İstanbul’da yirmi bine yakın hemşehrilerimi, hammal ve gafil ve safdil olduklarından, bazı particiler onları iğfal ile, vilayat-ı şarkiyeyi lekedar etmelerinden korktum. Ve hammalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene, anlayacakları sûretle meşrûtiyeti onlara telkin ettim. Şu mealde:
HAŞİYE
Müellifin meslek ve meşrebine ait parçalar alınmış olup, tafsilat arzu edenler mezkûr esere müracaat etsinler.
* Kavmin efendisi, onlara hizmet edendir. (Keşfü’l-Hafa,l:462, hadis no:1515.)