Tarihçe-i Hayat Birinci Kısım: İlk Hayatı

Cevap: Korkmayınız; medeniyet, fazîlet ve hürriyet alem-i insaniyette galebe çalmaya başladığından, bizzarüre terazinin öteki yüzü şey’en feşey’en hafifleşecektir. Farz-ı muhal olarak Allah etmesin-eğer bizi parça parça edip öldürseler; emîn olunuz, biz yirmi olarak öleceğiz, üç yüz olarak dirileceğiz. Başımızdan rezail ve ihtilafatın gubarını silkıp, hakîki münevver ve müttehit olarak kervan-ı benîbeşere pîşdarlık edeceğiz. Biz, en şedid, en kavî ve en bakî hayatı intac eden öyle bir ölümden korkmayız. Biz ölsek de, İslamiyet sağ kalır. O millet-i kudsiye sağ olsun.
Sual: "Gayr-i müslimlerle nasıl müsavi olacağız?"
Cevap: Müsavat ise, fazîlet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise, şah ve geda birdir. Acaba bir şeriat, "Karıncaya bilerek ayak basmayınız" dese, tazibinden menetse, nasıl benîademin hukùkunu ihmal eder? Kella! Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Ali’nin (r.a.) adi bir Yahudî ile muhakemesi ve medar-ı fahriniz olan Salahaddin-i Eyyûbî’nin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim. HAŞİYE
Zîra, meşıûtiyet, hakimiyet-i millettir; hükûmet hizmetkardır. Meşrûtiyet doğru olursa, kaymakam ve vali reis değiller, belki ücretli hizmetkarlardır. Gayr-i müslim, reis olamaz, fakat hizmetkar olur. Farzediniz, memuriyet bir nevî riyaset ve bir ağalıktır. Gayr-i müslimlerden üç bin adamı ağalığımıza, riyasetimize şerik ettiğimiz vakitte, millet-i İslamiyeden aktar-ı alemde üç yüz bin adamın riyasetine yol açılıyor. Biri zayi edip, bini kazanan zarar etmez.
Otuz Bir Mart Hadisesi Hakkında Bir Cevabı
Ben Otuz Bir Mart Hadisesinde şuna yakın bir hal gördüm. Zîra, İslamiyetin meşrûtiyetperver ve hamiyetli fedaileri, cevher-i hayat makamında bildikleri nîmet-i meşrûtiyeti şeriata tatbik edip, ehl-i hükûmeti adalet namazında kıbleye irşad ve tarzı mukaddes şeriatı meşrûtiyet kuvvetiyle ila ve meşrûtiyeti

HAŞİYE
Eski Said, Nur’un parlak hasiyetinden gelen kuvvetli bir ümit ve tam tesellî ile, siyaseti İslamiyete alet yaparak, hararetle hürriyete çalışırken, diğer bir hiss-i kable’i-vukù ile dehşetli ve ladînîbir istibdad-ı mutlakın geleceğini bir hadîs-i şerîfin manasından anlayıp, elli sene evvel haber vermiş. Said’in tesellî haberlerini o istibdad-ı mutlak, yirmi beş sene bilfiil tekzib edeceğini hissetmiş ve otuz seneden beri (Şeytan ve siyasetten Allah’a sığınırım.) deyip, siyaseti bırakmış, Yeni Said olmuştur.