bırakmayan ve bu kadar tehâcüme karşı kuvve-i mâneviyesi kırılmayan zâtları ehl-i hakîkat ve nesl-i âti alkışlayacakları gibi melâike ve rûhânîler dahi alkışlıyorlar diye kanaatım var. Fakat içinizde hastalıklı ve nâzik ve fakirler bulunmasıyla, maddî sıkıntı ziyâdedir. Ve buna karşı da herbiriniz her birisine birer tesellîci ve ahlâkta ve sabırda birer nümûne-i imtisâl ve tesânüd ve taltifde birer şefkatli kardeş ve ders müzâkeresinde birer zekî muhatap ve mucîb ve güzel seciyelerin in’ikâsında birer âyine olmanız, o maddî sıkıntıları hiçe indirir diye düşünüp rûhumdan ziyâde sevdiğim sizler hakkında tesellî buluyonım.
Şuâlar, s. 257.
Birbirinin kuvve-imâneviyesini takviye etmek
Mâdem hakîkat budur ve mâdem şimdiye kadar Risâle-i Nur’un hizmetinde inâyet-i Rabbâniyenin tecellîsini inkâr edilmeyecek derecede gördük; herbirimiz cüz’î ve küllî bunu hissetmişiz ve mâdem şimdi siyâsetin ve dünyanın çok cereyanlarının birbirine karşı tahşidâtı oluyor ve mâdem elimizden kazâya rızâ ve kadere teslim ve hizmet-i îmâniye ve Kur’âniye ve Nuriyenin verdikleri büyük ve kudsî tesellîden başka birşey gelmiyor; elbette bize en elzem iş, telâş etmemek ve me’yuş olmamak ve birbirinin kuvve-i mâneviyesini