etmişler. Fakat, Kur’ân’ın mu’cizekâr cadde-i kübrâsı, gösterdiği hakâik-ı îmâniye ve mârifet-i kudsiye, o ulemâ ve evliyânın pekçok fevkınde bir kuvvet
ve yüksekliktedir. İşte Risâle-i Nur bu câmî ve küllî ve yüksek mârifet caddesini tefsir edip; bin seneden beri Kur’ân aleyhine ve İslâmiyet ve insâniyet zararına ve adem âlemleri hesâbına tahribâtçı küllî cereyarlara karşı Kur’ân ve îman nâmına mukâbele ediyor, müdâfaa ediyor. Elbette hadsiz tahşidâta ihtiyacı vardır ki; o hadsiz düşmanlara karşı dayanıp ehl-i îmânın îmânını muhâfazasına Kur’ân nûruyla
vesîle olsun. Hadîs-i şerifte vardır ki, "Bir adam seninle îmâna gelmesi, sana sahrâ dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır." Bâzan bir saat tefekkür, bir sene ibâdetten daha hayırlı olur. Hattâ Nakşîlerin hafî zikre verdiği büyük ehemmiyet, bu nevî tefekküre yetişmek içindir.
Emirdağ Lâhikası-l, s.102-103.