İşârâtü'l-İ'câz Bakara Suresinin dördüncü âyetinin tefsiri

Aleyhissalatü Vesselamın risaletine ve Kur’an’ın Allah’tan nazil olduğuna bir hüccet-i katıa olduğu gibi, onların mucizeleri de Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) davasına bir mucize hükmüne geçer.
İkinci maksadın veçh-i in’ikası, üç kaideden tezahür eder.
1. Sultanlar daima halkın, cemaatin, ordunun sonunda çıkarlar.
2. Nev-i beşerde tekemmül vardır. Bu tekemmül kanunu, ikinci mürebbinin ve ikinci mükemmilin, evvelki mürebbilerden daha ekmel olmasını iktiza eder.
3. Alelekser, halefin mahareti, selefinden daha ziyadedir.
İşte bu üç kaideden, Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) ekmel-i enbiya olduğu tezahür eder.
Üçüncü maksadın vech-i in’ikası: Meşhur bir kaidedir ki, bir vahid çoğalsa, teselsül eder, gittikçe gider, bir yerde durmaz. Fakat çoklar ve kesir olanlar ittihad etse, kuvvetlenir, istikrar peyda eder, yerinde kalır, daha değişmez. Demek, Muhammed Aleyhissalatü Vesselam, hatemü’l-enbiyadır. Mefhum-u muhalifiyle işmam eder ki, ondan sonra peygamber gelmez; hatemiyetine hatem ve imza basar.
Dördüncü maksadın veçh-i in’ikası:
kelimesinin ifade ettiği gibi, Hazret-i Muhammed (a.s.m.), onların halefidir ve onlar, tamamen o hazretin selefleridir. Binaenaleyh, halefin, selefe ait vazifeyi tamamıyla üzerine alarak onların yerine kaim olması, o hazretin bütün seleflerine naip ve bütün ümmetlerine resul olduğunu iktiza eder.
Evet, bu kaide, hükmüne uygun fıtri bir kaidedir. Zira, Zaman-ı Saadetten evvel insan aleminin ihtiva ettiği ümmetler, milletler arasında maddeten ve manen, istidaden ve terbiyeten pek muhtelif ve geniş mesafeler vardı. Bunun içindi ki, terbiye-i vahide ve davet-i münferide kafi gelmiyordu. Vakta ki alem-i insaniyet Zaman-ı Saadetin şems-i saadetiyle uyandı ve müdavele-i efkar ile, an’anelerinin terkiyle, tebdiliyle ve kavimlerin birbirine ihtilatlarıyla ittihada meyil gösterdi ve aralarında münakale ve muhabere başladı; hatta küre-i arz bir memleket, belki bir vilayet, belki bir köy gibi oldu; bir davet ve bir nübüvvet umum insanlara kafi görüldü.
Beşinci maksadın veçh-i in’ikası:
’deki iptida manasını ifade eder. İptida ise, bir intihaya bakar. İntiha, adem-i ihtiyaca delalet eder. Öyleyse, o hazret, Hatemü’l-Enbiyadır ve alem-i insaniyetin başka bir resule ihtiyacı yoktur.