tüküreceği gelir ki, yüzlerine tükürmekle kalbi rahat olsun. İşte bunun için onlar
dürbünüyle ihzar edilmiştir ki, sami yüzlerine tükürsün.
Sual
: Münafıkların mahsus ve meşhud olmadıkları halde
ile mahsus olarak gösterilmeleri ne suretle olur? Ve ne gibi bir faydası vardır?
Elcevap
: Münafıkların mezkur cinayetlerle ve acip sıfatlarla ittisafları, onları öyle tecessüm ettirmiştir ki, hayalce mahsus ve meşhud ve hazır görünmektedirler. Ve şu mahsusiyetlerinden, onlara isnat edilen hükmün illeti de anlaşılır. Evet, hidayeti verip dalaleti almak gibi bir hükme elbette bir illet ve bir sebep lazımdır. O illet ise, onların sebkat eden cinayetleri ve sıfatlarıdır. İşte, Kur’an-ı Kerim, onları o sıfatlarla muttasıf olarak
ile ihzar etmiştir ki, bu ayette onlara yükletilen hükmün illet ve sebebi samice malum olsun.
Sual
: Uzaklık cihetini de ifade eden
ile münafıkları uzak göstermekten maksat nedir?
Elcevap
: Onların tarik-i haktan uzaklaşmalarına ve bir daha doğru yola rücuları mümkün olmadığına işarettir. Çünkü gitmek onların elinde ise, gelmek onların elinde değildir.
Yeni, in’ikad ve teşekkül etmeye başlayan hakikatler hakkında kullanılan
-1- ünvanı, hidayeti satıp dalaleti almak gibi şu pis muamelenin-bir nevi ticaret olmakla-zamanın insanları için esaslı bir meslek olmaya başlamış olduğuna işarettir.
-2- ünvanı ise, münafıkların "Hidayeti terk edip dalaleti aldığımız, fıtratımızın iktizasıdır, ihtiyarımızla değildir" diye yapacakları mazeretin reddine işarettir. Evet, sanki Kur’an-ı Kerim onlara diyor ki: "Cenab-ı Hak re’sülmal olarak size uzun bir ömür vermiştir. Ve ruhlarınızda da kemalat istidadını bırakmıştır. Ve hidayet-i fıtrıyenin çekirdeğini de vicdanınıza dikmiştir ki, saadeti alasınız. Halbuki sizler saadete bedel, lezaiz-i faniye ve menafi-i dünyeviyeyi alıyorsunuz. Demek, su-i ihtiyarınızla, dalalet mesleğini hidayet mesleğine ihtiyar ve tercih etmekle, hidayet-i fıtriyenizi ifsat, re’sülmalınızı da zayi ettiniz."
1 Onlar ki.