İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin on yedi on sekiz on dokuz ve yirminci âyetlerinin tefsiri

Mezkur ayetin ihtiva ettiği cümlelerin heyetlerindeki münasebetlere gelince:
’deki -1- süfli ve gayr-ı süfli münafıkların iki kısma münkasım olduklarına işarettir. Ve her iki temsilin birbirine münasip olduğuna ve münafıkların haline uygun bulunduğuna remizdir. Ve aralarında müşabehetin bulunması, malum ve müsellem olduğuna imadır. Ve keza, kelimesi huruf-u atıftan terakkiyi ifade eden -2- kelimesinin manasını mutazammındır. Çünkü ikinci temsil, birinci temsilden daha şedittir. ’deki münafıkları yağmura teşbih etmek içindir. Halbuki birbirine müşabih değildir. Aralarında mutabakat yoktur. Öyleyse müşebbehün-bih olacak şey, mukadderdir. Zikredilmemesi, lafzın icaz ve ihtisarı içindir. Lafzındaki icaz da mananın itnabı, yani uzatılması içindir. Mananın bu uzatılması da samiin vüs’at-i hayaline havale edilir ki, makama münasip cümleleri tayin etsin. Mesela, gibi, münafıklara müşebbehün-bih olmaya uygun ve uzun bir cümleyi takdir edebilir. Yani, "Münafıklar hali bir sahrada, zulmetli bir gecede sefer ederlerken, yağmur musibetine tutulan yolcular gibidir."
İhtar: Herkesin bildiği -3- kelimesine, meluf olmayan -4- kelimesinin tercihen zikredilmesi; o yağmurun katreleri güya birer musibet olup, onların ruh ve canlarına mermi gibi kasten atıldığına işarettir.

Sonra, yağmur, çıplak olan sema cihetinden yağdığı herkesçe malum olduğu halde -5- kaydıyla takyid edilmesi, ıtlak içindir. Yani, sema kaydıyla yapılan tahsis, tamim içindir. Evet semanın kaydından anlaşılır ki, o yağmur bütün semanın ufkunu tutmuş, umumi bir şekilde yağıyor. Hiçbir yer o yağmurdan

1 Yahut.

2 Hatta.

3 Yağmur.

4 Şiddetli yağmur.

5 Gökten.