İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin yirmi altı ve yirmi yedinci âyetlerinin

kuvve-i gazabiyesi hadd-i vasatı tecavüz ederse, hayat-ı içtimaiyenin hem yüzünü, hem astarını yırtar, altüst eder. Ve keza, kuvve-i şeheviyesi haddi aşarsa, heva-i nefse tabi olur, kalbinden şefkat-i cinsiye zail olur. Kendisi berbat olacağı gibi başkalarını da berbat edecektir. Bu itibarla, fasıklar hem nev’inin zararına, hem arzın fesadına çalışmış olur.
-1-
Bu cümle, evvelki cümlenin neticesi ve aynı zamanda tekididir. Şöyle ki:
Evvelki cümlede ahdi bozmak, sıla-i rahmi kesmek, arzda fesat yapmak gibi fasıkın cinayetlerini korkunç bir şekilde söyledikten sonra, bu cümlede evvelki tehdit ve korkuyu tekit için, fasıkın cinayetlerinin netice ve cezasını şöyle beyan etmiştir: "O fasıklar, ahiretlerini verip dünyayı aldıkları gibi, hidayeti dalaletle tebdil eden kafasız adamlardır."
Şimdi üçüncü vazifeye geldik. Yani
bu ayetin ihtiva ettiği cümlelerin heyetlerinden bahsedeceğiz.
Evvela bunu bilmek lazımdır ki, Kur’an-ı Kerimin ayetleri ve ayetlerin cümleleri ve cümlelerin heyetleri, saniye, dakika, saatleri sayan saatin milleri gibidirler. Millerin her ikincisi birincisine yardım ettiği gibi, bir ayet bir maksadı takip ettiği zaman, cümleleri de o maksadın etrafında dolaşırlar; cümlelerin heyetleri dahi, cümlelerin izini takip ediyorlar. Vaziyetleri öyle bir noktaya gelir ki; halleri, lisan-ı hal ile şu beyti okuyor:

Yani, "Söylediğimiz sözler ayrı ayrı ise de, senin hüsnün birdir. Bütün sözlerimiz, o hüsn-ü cemale işaret ediyorlar." Bunun içindir ki, Kur’an-ı Kerimin selaseti ve yüksek belagati ve nakşındaki inceliği tabaka-i i’caza vasıl olmuştur.
-2-
Bu cümledeki kelimelerin nüktelerinden bahsedeceğiz:
kelimesi, hem hükmün hakikate bağlı olduğuna, hem hükümde vaki olan tereddüd ve inkarların def’ine delalet eder. Öyleyse bu ayetin başında zikredilen müteselsil tereddüdlere işarettir.

1 Zarar ve hüsrana maruz kalanlar ancak onlardır.

2 Şüphesiz ki Allah sivrisinekle veya ondan daha küçüğüyle misal getirmekten haya etmez. (Bakara Suresi: 26.)