İşârâtü'l-İ'câz Bakara Sûresinin yirmi altı ve yirmi yedinci âyetlerinin

kelimesi, bundan önce zikredilen Cenab-ı Hak ile mümkinat arasında yaptıkları kıyastaki hatayı, zihnin gözüne sokuyor. Yani, "Nasıl Allah diyorsunuz ve nasıl Allah’ı mümkinata kıyas ediyorsunuz? Allah ünvanını taşıyan Zat, mümkinata kıyas edilebilir mi?"
Sual : -1- Haya, nefsin sıkılmasıyla yüzde peyda olan kızartıdan ibaret olduğundan, Cenab-ı Hak hakkında bu kelimenin kullanılması muhaldir; muhali nefyetmekte fayda yoktur. Binaenaleyh yerinde -2- denilmiş olsaydı, muhaliyete mahal kalmazdı?
Cevap : -3- ile yapılan temsili iktiza eden ve hüsnünü takdir eden hikmet, belagat vesaire gibi esbaba karşı temsili terk etmek isteyen, hayadan maada tek bir esbab yoktur. Haya da Cenab-ı Hak hakkında muhaldir. Öyleyse, o temsili terk etmeye asla sebep bulunmadığına işareten, kelimesi, kelimesine tercih edilmiştir. Çünkü kelimesi, bu manayı ifade edemez. Yahut -4- ’nin zikri, onların ahmakçasına söyledikleri Yani, "Muhammed’in Rabbi bu hakir şeylerden temsil getirmeye haya etmez mi?" diye söyledikleri sözlerindeki kelimesine müşakelet ve müşabehet içindir. Kur’an-ı Kerim, belagatçe kıymetli olan -5- üslubuna binaen, onların kullandıkları kelimesini aynen kullanmıştır. Onların bu sözlerine müşakelet ve müşabehet nokta-i nazarından -6- yerinde

1 Haya etmez.

2 Terk etmez.

3 Sivrisinek.

4 Haya eder.

5 Birinin söylediği bir sözün, bir başkası tarafından öncekinin kast ettiği manaya zıt olarak kullanılması.

6 Misal getirmek.