Mabud ittihaz ettiğiniz aliheleriniz nasıl size yardım etmiyorlar? Onları da çağırınız, bakalım. Fakat onlarda can yok, şuurları da olmadığı gibi, hiçbir şeye de kadir değillerdir. Onları da mazur görünüz!
Yani, "Allah’tan maada." Bu kayıt, şühedanın birinci manasına göre tamimi ifade eder. Yani, "Allah’tan maada, dünyada ne kadar erbab-ı fesahat varsa çağırınız." Pühedanın ikinci manasına nazaran, aczlerine işarettir. Çünkü bir meselede aciz ve mağlup olan, yemin eder, şahitleri gösterir. Bu, acizler için bir usuldür. Pühedanın üçüncü manasına göre, onların Resul-i Ekrem ile muarazaları, adeta, şirk ile tevhid veya cemadat ile Halık-ı Arz ve Semavat arasında bir muaraza olduğuna işarettir.
-1-
Bu cümle, "Biz istersek, Kur’an’ın mislini yaparız" diye evvelce sarf ettikleri sözlerine işarettir. Ve keza, onların yalancı olduklarına bir tarizdir. Yani, "Sıdk erbabı değilsiniz, ancak safsatacı adamlarsınız. Evet, siz hakkı talep ederken rayb, şüphe kuyusuna düşmediniz. Ancak rayb, şek ve şüphelere koşarken içine düşmüş kafasız adamlarsınız."
İhtar
:
cümlesinin cezaü’ş-şartı, makablinin hülasasıdır. Takdir-i kelam:
Yani: "Sözünüzde sadık olsaydınız, yapacaktınız."
-2-
Arkadaş!
cümlesi, onların aleyhine bir kıyas-ı istisnaiyi tazammun etmiştir. O kıyasın suret-i teşekkülü: "Eğer sadık olsaydınız, yapacaktınız. Lakin yapamadınız; öyleyse sadık değilsiniz." Fakat Kur’an-ı Kerim, mukaddeme-i istisnaiye yerinde, yani "Lakin yapamadınız"a bedel,
-3- ila ahir cümlesini, şekki ifade ifade eden
ile söylemiştir. Bunun esbabı ise, onların, "Yapacağız" diye ettikleri zannı bir derece okşamak içindir.
1 Eğer doğru söylüyor iseniz...
2 Eğer bunu yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- öyle bir ateşten sakınınız ki...
3 Eğer yapamazsanız...