Yirmi İkinci Lem’a
gibi âyetlerle, üç işaret ile Risâle-i Nur müellifine ve Risâle-i Nur’a âit çoklar tarafından deniliyor ki: "Sen ehl-i dünyanın dünyasına karışmadığın halde, nedendir ki, herbir fırsatta senin âhiretine karışıyorlar? Hattâ, hiçbir hükûmet târikü’d-dünya ve münzevîlere karışmıyor" meâlinde bir suâle karşı gâyet güzel cevap veriyor.
BİRİNCİ İŞARET
: Risâle-i Nur müellifi ve Risâle-i Nur, bütün ehl-i îmânın,husûsan Isparta vilâyetinin mânevî terakkiyatlarına ve îmânlarının inbisâtına mühim bir medâr olduğundan, bu suâlin cevabını, din ve şeriat nâmına haklannı müdafaaya mecbur olduklarından, dinsizlere karşı müdafaa vazifesi, insanların, husûsan Isparta vilâyetinin insanlarının hakları olduğunu katî gösterir.
İKİNCİ İŞARET
: Tenkit ve istifsarkârâne, mimsiz medeniyet tarafından denilen, "Sen neden bizden küstün ve bize müracaat etmiyorsun? Halbuki bizim prensibimiz var; bu asrın muktezâsı olarak hususî düsturlarımız var. Bunların tatbikini, sen kendine ve ehl-i îmâna kabul etmiyorsun. Halbuki bu cumhuriyetler devrinde tahakküm ve tegallübü kaldırmak düsturu var. Halbuki sen hocalık ve inzivâ perdesi altında nazar-ı dikkati celb etmekliğin ve hükûmetin rejimi hilafına çalıştığını, mâcerâ-yı hayatın gösteriyor. Bu senin hâlin burjuvalara mahsustur. Bizim, avam tabakasının intibâhı ile sosyalizm ve bolşevizm düsturlarını tatbik etmek işimize yarıyor. Prensiplerimize muhâlif ve burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümleri altında adâlet-i mahzâyı kabul etmek ağır geliyor" gibi suâllerine karşı,
Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı hakîkat,
Çalış, kalbi kaldır, muktedirsen, âdemiyetten!
düsturuyla, Cenâb-ı Hakkın fazl u keremiyle ulûm-u îmâniye ve Kur’âniyeyi fehmetmek faziletini ihsan ettiğini; ve bu ihsânı kaldırnıaya uğraşan, insan sûretinde şeytanlar olduğunu; birkaç mühim misal ile, ehl-i ilhâd ve kısmen münafıklar bu fevkalkanun muâmeleyi hiçbir hükûmet ve hiçbir ferdin tasvibine mazhar olmayan bu muâmeleye cumhuriyet hükûmeti müsaade etmediğini; değil yalnız Risâle-i Nur müellifi, eğer fehmetse nev-i beşer küseceğini ve anâsınn hiddetlendiğini göstermekle, gâyet güzel bir cevap veriyor.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Allah’a tevekkül edene Allah kâfidir. Allah emrini mutlaka gerçekleştirir. Allah herşeye bir ölçü takdir etmiştir. (Talâk Sûresi: 3.)