ON BİRİNCİ DEVA
Hastalık insana hâzır bir elem verdiğinden, evvelce geçirmiş olduğun hastalıktan sonra hiçbir elem kalmayıp, hemen lezzeti bu âna kadar devam ettiğini hatırlayıp, o andaki hastalığın hâzır eleminden kurtulmakla; bulunduğun dakikadan sonra zamanın nasıl geleceğini bilmediğinden, ondan korkmamak lâzım olduğunu; hem yok bir zamanda, yok bir eleme, yok bir hastalığa vücut rengi vermek mânâsız olduğunu; ve sabır kuvvetini sağa ve sola dağıtmak fayda vermediğinden, bütün kuvvetiyle hâzır zamana dayanmak lâzım olduğunu haber veren en âlâ bir devâdır.
ON İKİNCİ DEVA
Hem, insan hastalık sebebiyle ibâdet ve evrâdından mahrum kaldığına teessüf etmemesine; sabır ve tevekkül ve namazını kılmak şartıyla, o hastalıkta, ibâdet ve evrâdının sevâbı aynen ve daha hâlis bir sûrette verileceği hadisçe sâbit olduğu; ve insan o sâyede aczini ve zaafını bildiğinden, bütün cihâzâtının lisân-ı hal ve lisân-ı kâliyle dergâh-ı İlâhiyeye ilticâ etmesine sebep olduğundan
sırrını anlattığından, şikâyet değil, şükretmek lâzım olduğunu gösterir.
ON ÜÇÜNCÜ DEVA
Hastalıktan şikâyet edilmeyeceğini; ve hastalık bazılarına bir define olduğunu; ve ecel muayyen olmadığından, her vakit havf ve recâ ortasında bulunmak lâzım olduğunu ve ölüm insanı gaflet içinde yakalamak ihtimâli bulunduğundan, hastalık onun âhiretini düşündürmek cihetiyle gâyet güzel bir nâsih olduğunu gösterir mühim bir devâdır.
ON DÖRDÜNCÜ DEVÂ
Hem, ehl-i îmânın göz hastalığı perdesi altında, yani kör olmasında, pek mühim bir nur ve mânevî büyük bir göz olup, birkaç sene dünyanın hazînâne fâni bir güzelliğini fâni bir sûrette seyredecek fâni bir göze bedel, kırk göz kuvvetinde ebedî gözlerle, ebedî bir sûrette, Cennette, Cennet levhalarını seyretmesi daha evlâ olacağını beyân eder.
HAŞİYE
ON BEŞİNCİ DEVA
Hastalığın sûretine bakıp "ah" eylemek câiz olmadığını, belki mânâsına bakılsa "oh" diye mânevî lezzetler akıtacağını; çünkü, "Mânevî sevap
De ki: "Eğer duânız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?" (Furkan Sûresi: 77.)
HAŞİYE: Bu Devânın tesirindendi ki, misâfireten bir köye gittiğimde, orada gözsüz Mehmet Ağa isminde bir zât, gözünün hastalığından şikâyeti üzerine, yanımda bulunan Hastalar Risâlesinin On Dördüncü Devâsını okuyuncu onun mânevî tesiriyle, o zât dedi: "Keşki ben, bu sevâbı ve mânevî bu kazancı bana açan bu hastalığımdan şikâyet etmeseydim!" diye nedâmetkârâne bir şükür kapısına döndü. Onun için o hastalık, onun hakkında bir rahmet-i İlâhiye olduğunu katî anladı.