lezzeti olmasaydı, Cenâb-ı Hak en sevdiği kullarına hastalığı vermezdi" diye hadîs-i şerif
(ev kemâ kâl) hadîs-i şerîfinin sırrını; ve bazı hastalıklar şehid makamını kazandıracağını, bâhusus kadınların lohusa zamanında, kırk gün zarfında vefat ederlerse şehid olacaklarını, en güzel bir sûrette haber verir.
ON ALTINCI DEVÂ
Hastalık, hayat-ı içtimâiye-i insâniyede en mühim olan hürmet ve merhameti telkin ettiğini, çünkü sıhhat ve âfiyet, nefs-i emmâreye, her cihetçe istiğnâ gösterdiğinden, hastalık, o istiğnâ yerine hürmet ve merhameti hissettirdiğinden, rikkat-i cinsiyesine karşı bir şefkat celb etmeye vesile olacağını gösteren gâyet güzel ve en şirin ve lezzetli bir devâdır.
ON YEDİNCİ DEVA
İnsan, hastalık vasıtasıyla hayrât yapamadığından müteessir olmak câiz olmadığını, çünkü en mühim hayrât hastalıkta dahi bulunduğunu; hattâ hastalara bakmak bile en mühim hayır ve sadaka hükmüne geçeceğini, çünkü îmânı olan bir hastanın hatırını sormak ve güzel tesellî etmek-husûsan ana ve baba olsa-onların duâlannı kazanmak en âlâ bir hayrât ve sadaka olduğunu, pek mühim bir tarzda gösterir.
ON SEKİZINCİ DEVÂ
İnsan şükrü bırakıp şekvâya gitmeye ve bir hakkının zâyi olmasından şikâyete hiç hakkı olmadığını; çünkü senin üstünde Cenâb-ı Hakkın çok nimetleri olmak cihetiyle, onların şükür hakkını îfâ etmediğinden dolayı Cenâb-ı Hakka karşı bir haksızlık ettiğini; hem sen, sıhhat noktasında kendinden aşağıdaki bîçârelere bakmak lâzım olduğunu, yani, bir parmağın, bir elin, bir gözün yoksa, iki parmağı, iki eli, iki gözü olmayanlara bakmak lâzım olduğunu; çünkü sen, hiçlikten vücuda gelip, taş, ağaç ve hayvan olmayıp, insan olup, İslâm nimetini ve sıhhat ve âfıyet görüp yüksek bir dereceye nâil olduğun halde, bazı ârızalarla ve kendi sû-i ihtiyânnla ve sû-i istimâlinle elinden kaçırdığın ve elin yetişmediği nimetlerden şekvâ etmek, sabırsızlık göstermek bir küfrân-ı nîmet olduğunu gösterir bir devâdır.
ON DOKUZUNCU DEVA
Cemîl-i Zülcelâlin bütün isimleri, "Esmâ-i Hüsnâ" tâbir-i Samedânîsiyle, güzel olduklarını; ve mevcudât içinde en lâtif, en câmi’ âyine-i Samediyet de hayat olduğunu; ve güzelin aynası güzel olduğunu; ve güzelliklerini
İnsanların en çok belâ ve musîbete mâruz kalanları peygamberlerdir; sonra evliyâlar, sonra da derecelerine göre diğer sâlih insanlardır. (Kenzü’I-Ummâl, 3:326/6780.)