Mektubat Otuz Üçüncü Mektub

Risâlesinin bereketiyle, beni teşettütten, perişâniyetten hıfzeyle yâ Rabbi!" meÂli tam tamına o risÂle ve sahibinin vaziyetine tevâfuk karînesiyle, "Kelâm-ı mecâzî, delÂlet; ve İmâm-ı Ali Radıyallâhü Anh ise, gaybî işaret eder" diyebiliriz.
Hem mâdem Celcelûtiye’nin aslı vahiydir ve esrarlıdır ve gelecek zamana bakıyor; ve gaybî umûr-u istikbÂliyeden haber veriyor; ve mâdem, Kur’ân îtibârıyla, bu asır dehşetlidir ve Kur’ân hesâbıyla, RisÂle-i Nur, bu karanlık asırda ehemmiyetli bir hâdisedir; ve mâdem sarâhat derecesinde çok karine ve emârelerle, RisÂle-i Nur, Celcelûtiyenin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiş; ve mâdem RisÂle-i Nur ve eczÂları, bu mevkie lâyıktır ve Hazret-i İmâm-ı Ali Radiyallâhü Anhın nazar-ı takdirine ve tahsinine ve onlardan haber vermesine liyâkatleri ve kıymetleri var; ve mâdem Hazret-i İmâm-ı Ali Radıyallahü Anh, Sirâcünnûr’dan zâhir bir sûrette haber verdiğinden, sonra ikinci derecede perdeli bir tarzda Sözler’den, sonra Mektublar’dan, sonra Lem’alar’dan risÂlelerdeki aynı tertip aynı makam, aynı numara tahtında, kuvvetli karînelerin sevkiyle kelâm delÂlet ve Hazret-i İmâm-ı Ali Radıyallahü Anhın işaret ettiğini ispat eylemiş. Ve mâdem, başta risÂlelerin başı ve Birinci Söz olan "Bismillâh" risÂlesine baktığı gibi; kasem-i câmi-i muazzamanın âhirinde, risÂlelerin kısm-ı âhirleri olan son Lem’alara ve ŞuÂlara, husûsan bir âyet-i kübrâ-i Tevhid olan Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i hârika-i Arabiye ve RisÂle-i Esmâ-i Sitte ve RisÂle-i İşârât-ı Huruf u Kur’âniye ve bilhassa şimdilik en âhir Şuâ ve asâ-yı Mûsâ gibi, dalÂletlerin bütün mânevî sihirlerini ibtÂl edebilen bir mâhiyette bulunan ve bir mânâda Âyetü’l-Kübrâ nâmını alan risÂle-i hârikaya bakıyor gibi bir tarz-ı ifâde görünüyor; ve mâdem birtek meselede bulunan emâreler ve karîneler, meselenin vahdeti haysiyetiyle birbirine kuvvet verir, zaif bir münâsebetle bir tereşşuh dahi membaına ilhak edilir; elbette bu yedi adet esaslara istinâden deriz: "Hazret-i İmâm-ı Ali Radıyallahü Anh, nasıl ki meşhur Sözlere tertipleri üzerine işaret etmiş ve Mektubâttan bir kısmına ve Lem’alardan en mühimlerine tertiple bakmış; öyle de, cümlesiyle, Otuzuncu Lem’aya, yani müstakil Lem’alar’ın en son olan Esmâ-i Sitte RisÂlesine, tahsin ederek bakıyor. Ve kelâmıyla dahi Otuzuncu Lem’ayı takip eden işârât-ı huruf-u Kur’âniye risÂlesini takdir edip, işaretle tasdik ediyor. kelimesiyle dahi şimdilik en âhir risÂle ve Tevhid ve îmânın elinde asâ-yı Mûsâ gibi hârikalı, en kuvvetli bürhan olan mecmua risÂlesini senâkârâne remzen gösteriyor