Mektubat Otuz Üçüncü Mektub

Dokuzuncu Mektub
Kerâmet ve ikram ve inâyet ve istidrâca dâir mühim bir kâideyi beyân eder. Kerâmetin izhârı zarar olduğu gibi, ikrâmın izhârı şükür olduğunu ve en selâmetli kerâmet ise, bilmediği halde mazhar olmak olduğunu ve hakîki kerâmet ise kendi nefsine değil, belki Rabbine îtimâdını ziyâdeleştiren olduğunu, yoksa istidrâc olduğunu; hem hayat-ı dünyeviyeyi bahtiyarâne geçirmenin çaresi âhiret için verilen hissiyât-ı şedîdeyi dünyanın fânî umûruna sarf etmemek olduğunu ve aşkın mecâzî ve hakîki iki nevi olduğu gibi, hırs ve inat ve endişe-i istikbÂl gibi hissiyât-ı şedîdenin dahí mecâzî ve hakîki olarak ikişer kısmı bulunduğunu; mecâzîleri gâyet zararlı ve sû-i ahlâka menşe ve hakîkileri gâyet nâfi’ ve hüsn-ü ahlâka medâr olduğunu ispat eder. Hem, İslâm ve îmânın mühim bir farkını beyân eder. Yani, İslâmiyet hakka tarafgirlik ve iltizamdır; îman ise hakkı iz’an ve tasdiktir. Yirmi sene evvel dinsiz bir Müslüman bulunduğu gibi, şimdi de gayr-i Müslim mü’min dahi bulunur gibi göründüğünü gösterir. Hem, RisÂle-i Nur eczÂları ne derece şiddetli bir sûrette İslâmiyete tarafgirlik hissini verdiğini ve erkân-ı îmâniyeyi ne derece kuvvetli ve katî ispat ettiğini beyân eder.
Onuncu Mektub
İki suÂlin cevabıdır.
BİRİNCİSİ:
âyetlerinin bir sırrını tefsir eder. İmâm-ı Mübîn, Kitâb-ı Mübîn neden ibâret olduğunu beyân eder.
İKİNCİ SUÂL: "Meydan-ı haşir nerededir?" Cevabında gâyet mâkul ve mühim ve parlak bir cevap veriyor.

Küçük veya büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır. (Yunus Süresi: 61; Sebe’ Sûresi: 3.) · Biz herşeyi Levh-i Mahfuzda tek tek yazdık. (Yâsin Süresi:12.)