Başka bir "İ’lem"de, Risâle-i Nur’da Yirmi Yedinci Söz nâmını alan İçtihat Risâlesini dört sayfada hulâsa ediyor.
Hubâb’ın Birinci Zeyli
Fârisî bir münâcâtla başlar. Bu münâcâtın Türkçesi "Yedinci Ricâ"da ve On Yedinci Sözün zeylinde vardır.
Üstâdımız hiç Fârisî tahsil etmediği hâlde o kadar mükemmel Fârisî bir lisân ile telif edilmiştir ki, o zamanki Afgan sefiri bu eseri takdir hisleri içerisinde Afganistan’a göndermiştir. Bu Fârisî münâcâtın akabinde, "Ey Mücâhidîn-i İslâm!" başlığı altında Türkçe olarak mebusâna on maddelik bir hitap vardır. Bu hitâbın tesiriyle Meclis-i Mebusan’da, küçük bir oda olan mescid, büyük bir salona tebdil edilmiştir.
Zeylü’l-Hubâb
Hubâb’ın İkinci Zeyli de çok mühim hakîkatleri ihtivâ etmektedir.
HABBE
İki zeyli vardır. Bu risâlenin birinci "İ’lem"i hakîkat-i Muhammediye (a.s.m.) âlemin hem sebeb-i hilkati, hem çekirdeği, hem meyvesi, hem netice-i hilkat-i âlem olduğunu gâyet edibâne bir üslûp ile beyân ediyor. Diyor ki: "Eğer âlemi bir kitâb-ı kebîr olarak görsen, kâtibinin kaleminin mürekkebi nûr-u Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Eğer âlemi bir şecere sûretinde görsen, evvelâ çekirdeği, sonra meyvesi yine nûr-u Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Eğer âlemi bir zîhayat libâsını giymiş görsen, onun rûhu nûr-u Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Eğer âlemi bir gül bahçesi olarak görsen onun andelîb-i zîşânı yine nûr-u Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâmdır."
Risâlenin sonunda gâyet güzel bir tazarrû ve niyaz ve istiğfar vardır.
Zeylü’l-Habbe
Habbenin birinci zeylinin âhirlerinde,
mertebelerinin Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiyeye nisbeten kısa ve gâyet güzel beyânları münderictir.
Zeylü’z-Zeyl
Habbe’nin ikinci zeylinde, gâyet mühim bir risâle olan hem Arapça, hem Türkçe olarak kesretle intişar eden Asâ-yı Mûsâ mecmuasında Yirmi Üçüncü Lem’a nâmındaki "Tabiat Risâlesi"nin muhtasar kısa Arapçası da vardır.
Bu risâle, Ankara’da telif edildiği zaman bir matbaada tâbedilmiştir. İnsanların ağzından çıkan dehşetli üç kelimenin butlânını ispat ederek tabiat bataklığında boğulanları kurtarıyor.
Günahlardan dönmek ve tâate kuvvet, ancak büyük ve yüce Allah’ın yardımıyla mümkündür. Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir. (Al-i İmrân Suresi:173.)