Mesnevi-i Nuriye Onuncu Risale

Mesela, amiyane olan tevhid-i zahiri, hiçbirşeyi Allah’ın gayrısına isnad etmemekten ibarettir. Böyle bir nefiy sehil ve basittir. Ehl-i hakikatin hakiki tevhidleri ise, herşeyi Cenab-ı Hakka isnad etmekle beraber, herşeyin üstünde bulunan mührünü, sikkesini görüp okumaktan ibarettir. Bu huzuru ispat, gafleti nefyeder.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Hayat-ı dünyeviyeye kasten ve bizzat teveccüh edip bağlanan kafirin, imhal-i ikabında ve bilakis terakkiyat-ı maddiyede muvaffakiyetindeki hikmet nedir?
Evet, o kafir, kendi terkibiyle, sıfatıyla Cenab-ı Hakça nev-i beşere takdir edilen nimetlerin tezahürüne, şuuru olmaksızın hizmet ediyor. Ve güzel masnuat-ı İlahiyenin mehasinini bila-şuur tanzim ediyor. Ve kuvveden fiile çıkartmakla garabet-i san’at-ı İlahiyeye nazarları celb ediyor. Ne fayda ki, farkında değildir. Demek, o kafir, saat gibi kendi yaptığı amelden haberi yok. Amma, vakitleri bildirmek gibi nev-i beşere pek büyük bir hizmeti vardır. Bu sırra binaen dünyada mükafatını görür.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Tevfik-i İlahi refiki olan adam, tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur’an’dan, hakikat-i tarikati, tarikatsiz feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza, maksud-u bizzat olan ilimlere ulüm-u aliyeyi okumaksızın isal edici bir yol buldum.
Seriüsseyir olan bu zamanın evladına, kısa ve selamet bir tariki ihsan etmek rahmet-i hakimenin şanındandır.
İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsanı gaflete düşürtmekle Allah’a ubudiyetine mani olan, cüz’i nazarını cüz’i şeylere hasretmektir. Evet, cüz’iyat içerisine düşüp cüz’ilere hasr-ı nazar eden, o cüz’i şeylerin esbabdan sudüruna ihtimal verebilir. Amma başını kaldırıp nev’e ve umuma baktığı zaman, edna bir cüz’inin en büyük bir sebepten sudüruna cevaz veremez. Mesela, cüz’i rızkını bazı esbaba isnat edebilir. Fakat menşe-i rızk olan arzın, kış mevsiminde kup kuru, kıraç olduğuna, bahar mevsiminde rızıkla dolu olduğuna baktığı vakit, arzı ihya etmekle bütün zevilhayatın rızıklarını veren Allah’tan maada kendi rızkını verecek birşey bulunmadığına kanaati hasıl olur. Ve keza, evindeki küçük bir ışığı veya kalbinde bulunan küçük bir nuru bazı esbaba isnat edebilirsin. Amma, o ışığın, şemsin ziyasıyla, o nurun da Menbaü’l-Envarın nuruyla muttasıl olduğuna vakıf olduğun zaman anlarsın ki, kalıbını ışıklandıran, kalbini tenvir eden, ancak leyl ve neharı birbirine kalb eden Fatır-ı Hakimdir.
Ve keza, senin vücudunun zuhur ve vuzuhça Halıkın vücuduna nisbeti, Halıkın vücuduna delalet edenlerin nisbeti gibidir. Çünkü, sen, bir vecihle kendi vücuduna delalet ediyorsun. Amma Halıkın vücuduna, bütün mevcudat, bütün zerratıyla delalet ediyor. Öyle ise, onun vücudu senin vücudundan alemin zerratı adedince zuhur dereceleri vardır.