Mesnevi-i Nuriye Zerre

İ’lem eyyühe’l-aziz! Bir insanı yaratan Halıkın, alemi müştemilatıyla beraber yaratmasında bir bu’d, bir garabet yoktur. Zira, bir insanın yaratılışı, içerisinde bulunan eşyanın yaratılmasından ibaret olduğu gibi, alemin de yaratılışı müştemilatının yaratılışından ibarettir. Ve keza, insan, aleme bir enmuzec ve küçük bir fihristedir. Çünkü kavunun halıkı, çekirdeğinin halıkından başkası olması mümtenidir.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Senin iktidarın kısa, bekan az, hayatın mahdut, ömrünün günleri madud ve herşeyin fanidir. Eyleyse, şu kısa, fani ömrünü fani şeylere sarf etme ki, fani olmasın. Baki şeylere sarf et ki, baki kalsın.
Evet, yaşadığın ömürden dünyada göreceğin istifade ancak yüz sene olur. Bu yüz sene ömrünü yüz tane hurma çekirdeği farz edelim. Bu çekirdekler iska edilip muhafaza edilirse, ila-maşaallah semere verecek yüz tane ağaç olur. Aksi takdirde, ateşe atıp yakmaktan başka bir istifadeyi temin etmez. Kezalik, senin o yüz senelik ömrün de, şeriat suyuyla iska ve ahirete sarf edilirse, alem-i bekada ilelebed semerelerinden istifade edeceksin. Binaenaleyh, semeredar yüz tane hurma ağacını terk ve yüz tane çekirdeklerine kanaatla aldanırsa, o adam, hutameye (Cehenneme) hatab olmaya layıktır.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Evham, şübehat, dalaletin menşe’ ve mahzenlerinden biri: Nefis, kendisini kader ve sıfat-ı İlahiyenin tecelliyat dairesinden hariç addeder. Sonra tecelliyata mazhar olanlardan birisinin mevkiinde kendisini farz eder, onda fena olur. Sonra, başlar, bazı tevillerle o şeyi de Allah’ın mülkünden, tasarrufundan çıkartır. Kendisinin girmiş olduğu şirk-i hafiye girdirir. Ve şirk-i hafiden aldığı bazı halleri o masuma da aksettirir.
Hülasa: Nefs-i emmare, devekuşu gibi aleyhine olan şeyi lehine zanneder. Veya Sofestai gibi münakaşa edenleridir ki, vekilleri birbirini reddeder. Tearuzan, tesakutan kabilinden, "Hiçbirisi de hak değildir" diye hükmeder.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Gafil nefis, ahireti dünyanın bitişiğinde ve dünyayla bağlı bir menzil zannediyor. Bu itibarla nefsin elinde iki silah vardır. Dünyanın zeval ve fenasının eleminden kurtulmak için ahireti düşünmekle ümitvar olur. ¬hiret için lazım olan a’mal külfetine gelince, gaflet veya tegafül ile ondan da kendisini kurtarır. Elmüş olanların hayatta olmadıklarını düşünmüyor. Ancak, sefere gidenler gibi, görünmüyorlarsa da hayattadırlar, diye zanneder. Ve ölüme o kadar ehemmiyet vermiyor. Bazı dünyevi işlerini ebedileştirmek için şöyle bir desise de vardır ki, "Matluplarımın dünyada semereleri olmasa da esasları ahiretle muttasıl ve ahirette faydaları vardır" diye müteselli oluyor. Mesela, ilim gibi, "Dünyada menfaati olmasa bile ahirette faydası vardır" diye iyi ciheti göstermekle, kötü ciheti altında yutturur.
Hülasa: Nefis, devekuşu gibidir. şeytan Sofestai, heva da Bektaşidir.