Muhakemat Sekizinci Mesele

misal-i mühimmeyi beyan edeceğim. Tâ ki o minval üzerine işleyesin. Şöyle: -1- ,
Şu iki âyet gayet şayan-ı dikkattirler. Zira zahire cümud, belâğatin hakkını cühud demektir. Zira birinci âyette olan istiâre-i bedia o derece hararetlidir ki, buz gibi olan cümudu eritir. Ve bulut gibi zahir perdesini berk gibi yırtar. İkinci âyette belâgat o kadar müstakar ve muhkem ve parlaktır ki, seyri için güneşi durdurur. Evvelki âyet, -2- naziresidir. O da onun gibi bir istiâre-i bediayı tazammun eylemiştir. Şöyle ki:
Cennetin evânîleri şişe olmadığı gibi, gümüş dahi değildir. Belki şişenin gümüşe olan mübayeneti, bir istiâre-i bedianın karinesidir. Demek şişe şeffafiyetiyle, fidda dahi beyaz ve parlaklık hasebiyle, güya Cennetin kadehlerini tasvir etmek için iki nümunedirler ki, Sâni-i Rahmân bu âleme göndermiş, tâ nefis ve mallarıyla Cennete müşteri olanların rağabatını tehyiç ve iştahlarını açsın.
Aynen bunun gibi, bir istiâre-i bedia ondan takattur ediyor. O istiârenin zemini ise, zemin ve âsuman mabeyninde hükm-ü hayalle tasavvur olunan müsabakat ve rekabetin tahayyülü üzerine müessestir. Mezraası şöyledir ki, zemin kar ve bered ile tezemmül veya taammüm eden dağlarıyla ve rengârenk besatîniyle süslendiği gibi, güya ona rekabeten ve inaden, âsuman dahi cibal ve besatîni andıran rengârenkle teşekkül eden ve dağlara nazireler yapmak için, parça parça dağılan bulutlarıyla sarılıp cilveger oluyor. O dağ gibi parça parça bulutlar, sefineler, veyahut dağlar, veyahut develer, veyahut bostan ve dereler denilse, teşbihte hatâ edilmemiş olur. O cevvdeki seyyarelerin çobanı ra’ddır. Kamçı gibi, berkini başları üzerine silkeleyip dolaştırıyor. O

1 "Gökteki dağ gibi bulutlardan Allah dolu taneleri indirir." Nur Sûresi, 24:43. "Güneş de onlar için bir delildir ki, kendisine tâyin edilmiş bir yere doğru akıp gider." Yâsin Sûresi, 36:38.

2 "Onlar gümüş beyazlığında, billûr berraklığında kaplardır." İnsan Sûresi, 76:16.